ALLAH KORKUSU
BU ECEL TERİDİR
Sultan II. Abdülhamid Hân (rh.)’ın, son gününde, hayatında hiç bir sabah terk etmediği banyo ve duşa girmesi hastalığını ağırlaştırmıştı . Son gününü Müşfika Dördüncü Kadı-Efendi şöyle anlatıyor:
— O gün sabah banyosunu yaptı . Ben çamaşırlarını giydirdim Fakat baktım ki sırtı durmadan terliyor. — Aman Efendiciğim, çok terliyorsunuz, dedim.
— Kadın-Efendi, bu, ecel teridir, cevabını verdi.
Elbisesini giydi. Kahvesini verdik . Hamamdan sonra kahve içmek itiyâdın da idi . Yarım bardak sütlü maden suyu da içti.
Oturduğu yerde iki rek’at namaz kıldı. Bundan sonra ağırlaşmaya başladı.”(Büyük Tarih Ansiklopedisi, 1/113, Yılmaz Öztuna)
S. Abdülhamid Hân hazretleri, 1 Kasım 1912’den vefât günü olan 10 Şubat’a kadar 5 yıl, 3 ay, 9 gün Beylerbeyi sarayında kalmıştır. Burada en küçük oğlu Şehzâde Mehmed Âbid Efendi ve en sevgili zevcesi Müşfika 4. Kadın-efendi ile yaşamıştır. Tahttan indirildikten 8 yıl, 9 ay, 13 gün sonra 75 yaşını 4 ay, 19 gün geçe burada dâr-ı bekâya irtihâl etmişlerdir. S. Abdülhamid Hân’ın vefât yılı, aynı zamanda, Birinci Dünya Savaşı fâciasının da son yılıdır.
***
HER HÜKÜMDAR KORKAR MI ?
Bizans Hükümdarı Hz Ömer ‘e bir elçi göndermişti . Elçi Medineye varınca :
— Hükümdarınız nerede ? diye sordu .
— Onun belli bir yeri yoktur . dediler . O her zaman içimizdedir . Şimdi öyle tahmin ediyorum ki , Medinenin dışında bir yerdedir .
Elçi aradı taradı , Hz Ömer’i buldu . Hz Ömer güneş altında kızgın kumlara yatmış uyuyordu . Yüzünden şıpır şıpır ter damlıyordu . Elçi bu durumu gördü ve kendi memleketinde bir hükümdarın yüzlerce muhafızla dolaştığını düşünerek :
— Uyu ya Ömer , dedi . Sen haksever bir hükümdarsın , ve böyle rahat , korkusuz uyumak senin hakkındır .
***
ALLAH KORKUSU
Hz Ömer bir gün yaşlı bir kadınla kendini tanıtmaksızın konuşmaya başladı , kadın bir ara Halifeden şikayet ederek : — Dilerim Allahtan Ömer benim yüzümden hayır ile mükafatlandırılmasın , dedi . Hz Ömer “ Niçin “ diye sordu . Kadın :
— O halifeliği aldığından beri bir kerecik olsun ne halde olduğumu sormadığı gibi emsalime yaptığı yardımlardan hiç birini yapmadı . Hz Ömer :
— Peki ama , halife senin halini nerden bilsin ?
— Sübhanallah , böyle şey olur mu ? İslamın umurunu göreceğim diye yükü sırtına almış bir kimsenin , değil şehirdeki halkı , hatta doğu ile batı arasındaki hadiseleri bile bilmemesi , duymaması olur mu ?
Hz Ömer bunu duyunca :
— Vah yazık sana Ömer , vah sana . diyerek büyük bir teessür izhar etti ve :
— Ey Allahın kulu Ömer’in sana karşı işlediği zulmü bana kaça ödetirsin ? O adamın Allahın gazabına uğramasına bir türlü yüreğim razı olmuyor . dedi . Kadın evvela buna inanmadı ise de , ısrar üzerine 25 dinara razı olacağını söyledi . Halife derhal 25 dinar ödedi , Tam o sırada , Hz Ali ile ibn-i Mes’ud oraya geldiler . Her ikisi de Hz Ömer’e :
— Ey Mü’minlerin emiri , diye hitap ederek selam verdiler . Bunu duyan kadın iki elini başına vurarak : — Ah , ben ne fena iş yaptım , mü’minlerin emirine karşı tahkiramiz sözler sözler söyledim , ona beddua ettim , diye korkudan titremeye başladı .
Hz Ömer kadını teskin ve teselli etti ve sonra yazı yazmaya elverişli bir şeyler aradı ve bulduğu bir kağıt parçasına şunları yazdı : — Bismillahirrahmanirrahim… boynunda Hilafet umurunun yükünü taşıyan Hattab’ın oğlu Ömer’in … isimli kadına , halifeliği zamanında yapmış olduğu zulmü adı geçen kadından 25 dinara satın aldığını , her ikisinin de kıyamet ve hesap gününde Allahın huzuruna vardıklarında , kadının Ömer’den davacı olmayacağını , Ömer’e atıf ve tevcih ettiği zulümden tamamen kurtulduğunu bildirir iş bu beraatname , mahallinde tanzim edilerek. Ebu Talib’in oğlu Ali nin ve İbn-i Mes’ud’un şehadetleri ile düzenlendi . ve kurtuluş vesikası olarak Hattab’ın oğlu Ömer’e verildi .
Bu vesikayı sonra Hz Ömer , oğlu Abdullaha vermiş ve öldüğü vakit kefeninin arasına konulmasını vasiyet etmiştir .