AVRUPA’DA YAMYAMLIK
ALLAH’TAN GELEN ALLÂH’A GİDER
Atasözlerimiz içerisinde kullandığımız çok hoş, çok güzel tâbirlerimiz vardır. Bunlardan biri de, “ Hayy’dan gelen Hû’ya gider ” sözüdür. Mânâsı da, Allah’tan gelen yine Allâh’a gider, demektir. Zira, “Hayy ve Hû” lafızları, her ikisi de Cenâb-ı Hakk’ın Esmâ-i Hüsnâsı’ndan, yani güzel isimlerindendir.
Ne var ki çoğumuz yanlış mânâda söylüyor, yanlış mânâda yazarak kullanıyoruz. Meselâ, yukarıda doğrusunu siyah puntolarla tırnak içerisinde yazdığımız güzelim atasözümüzü, “Haydan gelen huya gider” tarzında ifade ediyor, “hay-huy” mânâsında kullanıyoruz.
***
ESKİ AVRUPADA YAMYAMLIK
Yamyamlık , yalnız Afrikanın ilkel kabilelerine münhasır değildir . Eski Avrupalılarında bir çok yamyamlık menkıbeleri vardır .
Mesela :
Haçlıların bazı müşkil vaziyetlerde yamyamlık ettikleri ve Türk şehitlerinin cesetlerini yedikleri tarihi vesikalarla sabit bir hakikattir. Fakat asıl mühim olanı, Avrupalıların Avrupa daki yamyamlıklarıdır .
***
Bu hususta küçük bir fikir vermek için meşhur tarihçi Prof Ch Seignobos ‘un “Le Moyen Age“ isimli eserinin 1907 de Paris de neşr olan üçüncü tab’ının 237 – 238 ‘inci sayfalarından aldığımız şu yazıyı nakletmekle iktifa ediyoruz:
Uzun sürmüş yağmurlardan dolayı 1026 tarihinde zuhur eden büyük kıtlıkta açlıktan o kadar çok insan ölmüştür ki büyük çukurlar kazılıp yüzlercesi birden içlerine atılmıştır . Aç kimseler cesetleri bu çukurlardan çıkarıp yiyorlardı.
Diğer bazı kimselerde yollarda yolculara taarruz ediyorlar veyahut bir yumurta veya bir elma gösterip yanlarına çektikleri çocukları boğazlayıp yiyorlardı
***
Adamın biri ( Tournus ) pazarda satmak üzere pişmiş insan eti getirmek cür’etini gösterdi. Fakat yakalandı ve yakıldı . Bir başkası geceleyip gidip gömülmemiş eti çıkarıp yedi. Fakat oda yakıldı.
***
( Macon ) civarında bir ormanda bir kilise vardı, ve oraya haç için giderlerdi. Adamın biri o civarda yerleşip bir kulübede yaşamaya başladı. Gelip geçenleri kulübesine kabul ettikten sonra öldürüp etlerini yiyordu.
Günün birinde dinlenmek için içeri giren bir kimse kulübenin köşelerinde erkek , kadın ve çocuk kafalarını gördü ve bunun üzerine oradan kaçmaya muvaffak olarak (Macon)‘a gidip gördüğü şeyleri haber verdi. Kulübede etleri yenilmiş 48 erkek başı bulundu . Bunun üzerine herif ( Macon ) ‘a getirilip bir kazığa bağlanarak yakıldı
Bu tarihi levhalar karşısında herhalde Avrupalıların Afrika yamyamlarını ayıplamaya pek hakları olmasa gerek.
***
HABBAB ÜBN-İ ESET HZ
Hazreti Habbab , Müslümanlığını açıklayan ve şiddetli işkenceye uğrayanlardan dı . Ümmü Ammar’ın azadlı kölesiydi . Ümmü Ammar onun Müslüman olduğunu öğrenince kızdı Habbab’ı bağlattı ve ateşte kızdırılan demir ile başını dağlattı.
Habbab Peygamberimize gelip Ümmü Emmardan ve başındaki ızdıraptan şikayetlendi . Peygamberimiz de:
— Ya Rabbi Habbab’a yardım et. diye dua etti.
Ümmü Emmar başından bir derde tutuldu, ızdırabından inliyordu . Başını ateşle dağlama tavsiye edildi . Demirci olan Hazreti Habbab ‘a geldi . Hz Habbab da belli süre onun başını dağladı .
***
DÖKÜLEN EKMEK KIRINTISI
Kadı Ebu Abdullah Muhammed bin Selame anlatıyor:
— Mısır Sultanı Mustansır Billah, beni Rum Kralına elçi olarak göndermişti. Kral, şerefime büyük bir ziyafet verdi. Sofrada yemek bittikten sonra ben, kırıntıları toplayıp yemeye başladım. Kral doymadığımı sanarak, derhal yeni bir sofra hazırlanmasını emretti. Bana da:
— O kırıntıları toplamayı bırak, sana yeni bir sofra hazırlatıyorum. dedi. Ben de ona dedim ki:
— Ben Peygamber Efendimizin “ Sofradan artan kırıntıları toplayıp yiyen kimse ahmaklıktan ve fakirlikten kurtulur . “ buyurduğunu işittiğimden beri, böyle yapıyorum. Yoksa sandığınız gibi aç değilim.
Dinime bu bağlılığım kralın hoşuna gitti. Hazine memuruna derhal bana BİN dinar verilmesini emretti. Ben de:
— Allah Rasülü doğru söylemiş, işte şimdi zengin oldum ve ben ahmak olmaktan da uzağım . dedim .