BU BİLİNEN BİR ŞEY
BU BİLİNEN BİR ŞEY
Abbasi Halifelerinden Ebu Cafer , bir şeyi 3 kere dinlese hemen ezberlerdi . Cariyelerinden biri iki dinleyişte , bir kölesi de bir dinleyişte ezberlerlerdi .
Bir gün bir şair , yanına gelerek :
— Ya Emiral mü’minin sizi öven bir kaside yazdım . dedi İki bin beyte yakın olan kasideyi okudu . Ebu Cafer :
— Tamam dedi . Bu bilinen bir şeydir . Sonra kölesine dönüp :
— Oku dedi . Köle kasideyi tamamen okuyunca , bu sefer cariyesine dönüp :
— Sen de oku , dedi . Cariyede okuduktan sonra :
— İstersen bir kerede ben okuyayım diyerek okuyunca bu hal karşısında şaşıran şaire işin aslını anlattı .
******
ALİ FUAT BAŞGİL DEN LAİKİK
Katolik dünyasında insanlar 2 ye ayrılır . Bir kısmına ( Clerge – klerje ) denir ki bunlar , din adamlarıdır . Ve ruhaniler sınıfını teşkil ederler . Bu sınıfta kendi içinde :
1 . ) Regulier
2 . ) Secuiler diye iki zümreye ayrılırlar .
Birinci zümreye dahil olan ruhaniler , hayattan uzak yaşayan ve manastırlara kapanıp ömürlerini ibadetle geçiren zahitler ( tekkenişinler ) dir . İkinci zümre ise , papaz , piskopos gibi halk içinde ve herkesle birlikte yaşayan Kilise hadimleri ve bilfiil dini vazife gören ayin sahipleridir .
İşte “ LAİK “ diye , ruhaniler sınıfının bu iki zümresinden hiçbirine mensup olmayan , zahit veya papaz sıfatı olmayan Hristiyanlara denir .
Kelimenin bu ilk ve asli manası genişletilerek dini olmayan ve ruhaniyet taşımayan fikir , müessese , pirensip , hukuk , ahlaka da laik denilmiştir .
Hristiyanlığın aksine olarak İslamiyette rahipler sınıfı yoktur . İslamiyet’in dünya idaresiyle de alakalı bölümleri vardır . Din ve dünya işlerini Müslümanların bir birinden ayırması imkansızdır .
Bu yüzden , Müslüman Türkler laikliği anlamakta güçlük çekmektedir . Laiklik 9 Nisan 1920 de kabul edilmiştir .
******
SOMUNCU BABA
Şeyh Hâmid bin Mûsâ el-Kayserî (Somuncu Baba), Yıldırım Bayezîd Han devri Şeyhlerindendir. Türbesi Aksaray’da Ervah kabristanındadır. Zâhirî ve bâtınî ilimler sâhibi idi. Bursa’da sırtında ekmek getirip satar, mü’minlere somun verirdi. Bursa halkı da ekmeği teberrüken kapışırlardı.
Somuncu Baba’nın dervişlerinden biri ziraatle meşgul idi. Bir tarla şeyh için, bir tarla kendisi için ekti. Şeyhi için ektiği tarla mahsul vermedi. Kendisi için ektiği tarla ise fevkalade mahsul verdi. Şeyh bir gün dervişe,
— Bizim tarla hangisidir” diye sordu. Derviş utandı, kendi tarlasına işâret ederek:
— Bu sizindir” dedi. Şeyh tarlaya bakınca üzüldü. Derviş niçin üzüldüğünü sorunca
— Hiç dünyalığımız olmazdı. Acaba bu hangi günahımızdan oldu. Dünyada malın çok olması bizce makbül değildir. Zirâ âhiret için çalışırız. Belki bu günah tohumunun büyümesindendir.” dedi. Bunun üzerine derviş hakikati söyledi.
******
DÜNYANIN EŞİ Mİ ?
Büyüklük ve ağırlık bakımından bakılırsa yeryüzüne en yakın olan , bulutla yüklü Zühre’ye dünyanın eşi olarak bakılabilir .
Bir yanından öte yanına olan mesafesi 7.700 mildir . ( Dünyanın çapından ikiyüz mil kadar daha küçük “ ve Dünyanın ağırlığının beşte dördü ağırlığındadır . Tıpkı dünya gibi atmosferi de vardır .
Ama Zühre yi incelediğimizde Dünya ile Zührenin bir çok özelliklere de ayrıldıkları ve ikiz olmadıkları ortaya çıkar . Zührede oksijen işine rastlanmamaktadır . Atmosferinde pek az bir su buharı vardır .