HERKES İÇİN ADALET
İSPANYOL VAHŞETİ
Bir ara “ İberik “ yarım adasına hakim olan Müslümanları , buradan sürebilmek için kesif çalışmalar yapan İspanyollar , Müslümanların en son sığındığı güneydeki Endülüs’ü de ellerine geçirerek Endülüs Arap Devletini 2 Ocak 1492 senesinde tarihten sildiler .
Gırnata da korkunç yağmalar yapan İspanyollar , kütüphanelerdeki milyonlarca ciltlik kıymetli kitapları da yaktılar . Ekseriyeti Fizik , Kimya , ve Astronomiye ait olan bu kitaplar yakılmasaydı , dünya bu günkü teknolojik seviyeye en az 3 asır önce gelecekti . Bu hadise Haçlıların ne derece ilim düşmanı olduklarını ispatlar .
***
BEBEKLERİN PARMAK EMMELERİ..
Şu yazacağımız satırlara, başka eserlerde mutlaka yer verilmiştir. Ancak Evliyâ Çelebi merhum Seyahatnâme’de anlatırken, yaptığı îzah ve te‘villerle mevzûa bir başka çeşni kattığı için bize enteresan geldi. Siz okuyucularımızın da dikkatlerini celp edeceğini düşündük ve kısmen sâdeleştirerek veriyoruz:
— Şehr-i Urfa içre bir azîm ağaç kökü vardır. Ona, ‘Şecer-i İbrâhim makamı’ derler. Ne zamanki Nemrud-i laîn asrında Hazret-i İbrâhim vücûda geldikte cümle müneccimin
— Ey Nemrud! Bu saatte bir evlad vücûda geldi ; senin devletine ve dinine ve canına kasd ediserdir ; tîz onu buldur!’ deyü iğvâ ettiklerinde (ayarttıklarında), cemi‘ şehri tecessüs edip (araştırıp) annelerinden yeni doğmuş mâsumların nice binini ol .
İbrâhim Nebî’nin vâlidesi, İbrâhim’i mezkür yani ağaç kovuğunun içinde gizleyip gider. Derhal Cibrîl-i Emîn, Hz Allah tarafından bu kovuk içre girip , Hz İbrâhim’e , çocuğa bakan dadı gibi, hizmet edip, İbrâhim, parmağın ağzına koyup emer. Allâh’ın izniyle Hz. İbrâhim’in yine kendi parmağından süt cereyan edip , İbrâhim Nebî anınla gıdâlanır, idare ederdi .
Hâlâ günümüze kadar mâsum bebeklerin, beşik çağında iken parmaklarını emmeleri mukadder olduğu, Cibrîl-i Emîn’in taallümiyle (öğretmesiyle) Hazret-i İbrâhim’den kalmıştır.”
***
KÜSKÜNLÜK – DARGINLIK
Ebu Hüreyre Hazretleri Rasülüllah Efendimizden rivayet ediyor :
— Ameller haftanın ikinci ( Pazartesi ) ve Yedinci ( Cumartesi ) günleri vazifeli melekler vasıtası ile Huzuru İlahiye ye arz olunur . Allah’a şirk koşmayan herkes mağfiret olunur .
Aralarında dargınlık olan kişilerin amel dosyası arz edilmek istenince , Hz Allah — Barışıncaya kadar onların amellerini bırakınız , buyurur . Huzuruna kabul etmez
****
ADALET MÜLKÜN EMELİDİR
Fatih Sultan Mehmet , İstanbul’u fethettikten sonra , şehri gezmek istiyor . Bir ara hapishaneye uğruyor . Hapishanede 2 papazla karşılaşınca , onlara neden hapiste olduklarını soruyor . Onlar da :
İstanbul’un Osmanlılar’ın eline geçeceğini söylediğimiz için İmparator kızdı , ve bizi hapse attı . diye cevap verdiler . Bunun üzerine Fatih Papazlara :
— Peki söyleyin bakalım , İstanbul bizim elimiz den çıkacak mı ? deyince Papazlar
— Ülkenizde dolaşalım cevap veririz dediler . Fatih’in izni ile hapisten çıkan papazlar bir mahkemeye uğradılar . Davalı ve davacının 3 gün üst üste gelmelerine rağmen Kadıyı bulamadıklarına şahit oldular .Dördüncü gün kadı geldi , Meseleyi dinledi . Dava bir öküzün öldürülmesi meselesiydi . Kadı kendilerine :
— Vakıa ben izinli idim . fakat 3 gün gelmediğim için öküzün değerini ben ödüyorum . diyerek parayı ödedi .Bunu gören Papazlar ,Fatih’in huzuruna çıktılar ve
— Türkler , her zaman böyle adil davranırlarsa , İstanbul hiç bir zaman elinizden çıkmaz . dediler .
***
PERDE KALKARSA GÖRÜRÜZ
Silsile-i Sâdât hazerâtının 6’ncı halkasını teşkil eden Ebu’l-Haseni’l-Harkânî (k.s.) hazretleri bir gece ;
— Falan meydanda bu gece savaş yapılıyor . Şu kadar kişi öldü , şu kadar kişi yaralandı , demişti . Daha sonra araştırıldığında , vaziyetin Ebu’l-Hasen hazretlerinin dediği gibi olduğu anlaşıldı. .
Fakat aynı gece düşmanlar, Şeyh hazretlerinin oğlunu öldürüp kapısının eşiğine atmışlardı. Bundan ise onun hiç haberi olmamıştı. Bâtın (mânevîyat) âleminin ince sırlarını idrâkten mahrum olan hanımı, bu hâdise üzerine; .
— Şu adama ne demeli! Şu kadar uzakta cereyan eden bir hâdiseyi haber veriyor; ama oğlunun öldürülüp kapısına atıldığından hiç haberi olmuyor! demişti.
Ebu’l-Hasen hazretleri hanımına şu cevabı verdi: .
— Evet hanım, dedi. Doğru söylüyorsun; ama harp meydanını gördüğümüz zaman, aradaki perde kaldırılmıştı. Oğlumuzu katlettikleri zaman ise, perde inmişti. Biz, perde kalkarsa, en uzak yerleri görürüz. Perde inerse, ayağımızın dibini bile göremeyiz.