İDAREDE HAKKANİYET
İDAREDE HAKKANİYET ve EŞİT MUAMELE
Devir Hazreti Ömer’in hilafet zamanıdır . Medine de müthiş bir şekilde Zeytinyağı sıkıntısı çekilmektedir . Bu sebeple halife , getirttiği zeytinyağını şehrin meydanında halka bizzat nezaret ederek dağıtmaktadır . Bu sırada yakınlarından biri yaklaşıp halifenin kulağına bir şeyler fısıldar . Hiddetlenen halifenin cevabı herkesin duyabileceği tarzdadır . Der ki :
— Sana düşen halktan biri gibi sıraya girmek , sıran gelince hisseni almaktır . Halifeye olan yakınlığına güvenerek herkesten öne geçemezsin , benden sonra gelecek idarecilere akrabalarını kayıran kötü bir idareci örneği veremem .
Ve halifenin yakını doğruca kuyruğa girer . Ancak sırası gelince hissesini alır . Bir kayırma asla mevzu bahis olmaz .
Bir başka misal daha arz edelim :
Boşaltılan bu küplerden birinin içine elini sokup zeytin yağı ile saçlarını yağlayan bir çocuğu gören halife , hemen çocuğun elinden tutar ve orada bulunanlardan birine emir verir .
— Derhal bu çocuğun saçlarını kestirin . Çünkü bu saçlarda devlet malı bulaşığı vardır . Şimdiden devlet malına bulaşan bu çocuk , sonunda zapt edilmez , önü alınmaz , bir mes’uliyetsizlik hastalığı ile malül olabilir . Biz de ona böylece büyük bir kötülük etmiş oluruz . İşte gerçek manada idarecilik budur . Adeta kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüde yürümek gibidir . Nitekim Hz Ömer ‘in son anlarında oğlunu kendi yerine halife tayin etmesi teklifleri üzerine , verdiği cevap , meşhurdur . : –
— Bir evden bir kurban yeter demiştir .
***
2 ABDÜLHAMİD ‘İN CANINI GÜVENDİĞİ..
Osmanlı Türklerinin Anadoluda ilk barındıkları yer “ SÖĞÜT “ tü . Orada hiç su katılmamış 600 sene evvelki safiyetini , TÜRK lüğünü olduğu gibi muhafaza etmiş bir “ Kara Keçili Aşireti “ vardı . Sultan Abdülhamit , bu saf ve temiz Türk kaynağından 200 kişilik bir “ Söğüt Maiyet Bölüğü “ teşkit etmişti .
Mabeyn başkatibi Tahsin Paşanın hatıratında kaydettiğine göre Hakan bu “ Söğüt lü Arslanlara “ karşı fevkalede teveccüh gösterir , itimat ederdi . Bu bölüğün kumandanı , bir arkadaşıyla birlikte hakanın yatak odası yakınında yatar ve Abdülhamit hayatını ancak bunlara emanet ederdi .
Sultan Abdülhamit bu Söğütlü Kara Keçililere her vakit “ Öz Hemşehrilerim . “ der ve onlar hakkında daima teveccüh gösterir , iltifat ederdi
***
ÖLÜR MÜSÜN ÖLDÜRÜR MÜSÜN ?
Meşhur derebeyi Çapanoğlu , konağında otururken , bir hacı gelip ziyaret etmek istediğini söyledi . Kapıdaki nöbetçi ziyaret sebebini sorunca :
— Ben Hacdan geliyorum , yanımda zemzem suyu ile yıkanmış bir kefen var . Onu hediye olarak takdim edeceğim . cevabını verdi .
Ancak nöbetçi ağanın böyle işlerle rahatsız edilemeyeceğini ileri sürüp çeriye bırakmadı . Hacı ise ısrar etti . Sonunda iş büyüdü . Gürültüyü duyan Çapanoğlu pencereden :
— Ne oluyor aşağıda ? Bu gürültü nedir ? diye sorunca , nöbetçi şu cevabı verdi :
— Ağam , bir molla hediyelik kefen getirmiş . Ölür müsün , Öldürür müsün ?
***
TARİHTE HAPİSHANE
Hapishaneler ilk defa olarak Roma İmparatorluğu zamanında vücuda getirilmiştir . Adi suçlular , geniş odalarda ve rutubetli uzun dehlizlerde , azılı sabıkalılar ise suyu çekilmiş geniş kuyularda hapsedilirdi .
Zehir içmekten ibaret olan idam cezası , diğer mahkumların gözü önünde infaz edilirdi .
İslamiyetten evvel cahiliye Arapları , suçluları zincirlere vururlar , kabileler bir yerden diğer bir yere göç edince onları da yanlarına alırlardı .
Suçlular , mahkumiyet müddetlerini bitirince veya fidye olarak muayyen bir meblağı verince serbest bırakılırlardı .