TEVEKKÜL ÖRNEĞİ
SULTANIN DEHASI
Sultan İkinci Abdülhamit’e suikast tertip edenler mahkemece idama mahkum edildikleri halde , Sultan idam cezalarını müebbete çevirdi . Daha sonra Padişah suikast tertipleyenlerden Belçikalı Joris’i hapishaneden huzuruna çağırdı . Sultan Hamid’in nazarları gayet keskin idi . Kendisini berheva edecek olan bu adama dikkatle baktı .
— Oturunuz , dedi . ve :
— Siz , tertip ettiğiniz bu suikastla beni öldürmek istediniz . Cenab-ı hak buna müsaade etmedi . Hepiniz yakalandınız , muhakeme edildiniz . Mahkum oldunuz . Ben sizi idam ettirmedim . Mahkumiyetinizi müebbet hapse tahvil ettirdim .
Bu sözler üzerine Joris minnettar bir tavırla ellerini uzatarak :
— Pardon sie .. dedi . Sultan bir el hareketi ile Joris’i susturup devam etti :
— Ben öldürülecek hükümdar değildim . Çünkü hiç kimseye zulmetmedim . Sizin beraber çalıştığınız Ermeni komiteleri bir hülya peşinde koşuyorlar . Bu memleketimin aleyhine olacaktır . Ben buna müsaade edemem . Attığınız bomba ile bu kadar bi-günah insanlara kıydınız .
Dünyanın hangi memleketinde olursa olsun böyle bir cürmü irtikap edeni idam ederler . Ben sizi serbest bırakacağım . Elini kolunu sallaya sallaya buradan çıkıp gideceksin . dedi . Joris hayretler içinde :
— Majeste , artık hapishaneye dönmeyecek miyim ? beni hakikaten serbest mi bırakacaklar ? dedi . Padişah :
— Evet . Orada bulunan hususi eşyanızı getirecekler ve buradan pek bilinmeyen bir otele gidip başka bir isimle orada kalacaksınız .
— Demek artık hürriyetime tamamen sahip olacağım . deyince Sultan hamid
— Evet , fakat bir şartla . dedi . Joris o derece memnun olmuştu ki :
— Bunu şart olarak söylemeyiniz . Bir emir olarak kabul ediyorum . dedi . Sultan
— Buradan gideceksiniz ve şimdiye kadar beraber çalıştığınız Ermeni İhtilal komiteleri ile temasta bulunacaksınız . Onlara buradan ne suretle çıktığınızı nasıl isterseniz anlatabilirsiniz . Size ayda 500 lira vereceğim . Bu komitelerin Türkiye de gösterecekleri faaliyetler hakkında bana muntazaman malumat vereceksiniz .
Aralarına gireceksiniz ve bütün mesailerini takip edeceksiniz . Maaşınız bir banka vasıtasıyla her ay muntazaman size gönderilecektir . Mutabık mıyız ? Joris yerinden kalktı , derin bir reverans ile eğildi .
— Majeste , şükranlarımı arz ederim . İradeniz harfiyen icra ve tatbik edilecektir Ondan sonra bir süre Ermeni meselesinden bahsedilmedi.( Bu gözler neler gördü )
***
TEVEKKÜL ÖRNEĞİ
Hatem-i Esam Hazretlerine :
— Nasıl Tevekkül edersiniz ? diye sordular . Şöyle buyurdu :
— Rızkımı başkasının yemeyeceğimi bildiğim için rızık toplamakla meşgul değilim
Ameli başkasının işlemeyeceğini bildiğim için amel ile meşgulüm .
Ölümün bana ansızın geleceğini bildiğimden , ona hemen hazırlık içindeyim . Kendimi her halde nazarı İlahi de bildiğim için , her an Allahtan utanırım
***
IŞIK YILI NEDİR ?
Var olan her şey Evren’i meydana getirir . Şu anda elinizdeki takvimden uzak yıldızlara varıncaya kadar her şey Evren’in bir parçasıdır . Evren öylesine uçsuz bucaksızdır ki , mesafeleri ölçmek için kilometre cinsinden rakamlar yetmeyebilir . Onun için bilginler , özellikle uzayda yıldızlar ve diğer gök cisimlerinin aralarındaki uzaklığı ölçmek için bir başka uzunluk biriminden ” Işık yılı “ ndan yararlanır .
Adından da anlaşılacağı gibi 1 ışık yılı , ışığın bir yıl boyunca kat ettiği mesafeye eşittir . Işığın hızı saniyede 299.792.465 m . 20 cm dir . Buna kısaca saniyede 3000.000 km de diyebiliriz . Bu hesaba göre 1 ışık yılı da 9.460.528.342.000 km olarak kabul edilir .
***
OSMANLI FETİHLERİNDE MANEVİ YARDIMLAR
Kanuni Sultan Süleyman’ın 1541 Avusturya seferinde Budin şehrinin alınması üzerine şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilerek ilk Cuma namazı kılındı.
Tabakatu’l-Memâlik kitabının müellifi Celalzâde o sırada orada imiş. Bazı kâfirlerin şaşkın ve hayretler içinde camiin yakınında durduklarını görmüş. Onlar, Müslümanların okuduklarına kulak vermişler. Aralarında gizlice söyleşirlermiş. Celalzâde :
— Acaba hikmeti nedir ? diye tercüman göndermiş. Demişler ki:
— Bugünkü sesleri biz bir yıldan beri bazan seher vakitlerinde, bazan cuma günlerinde bu kilisenin içinde işitir, “ Acaba, bu sesler cinlerden midir “ der idik. Hiç bir şekilde bilemeyip hayrette kalırdık. Hatta bazı keşişler, bundan ürküp başka kiliselere gittiler.”