PAHALLILIK
Pahallılık göreceli bir kavrammış. Her şey çok pahallı derken genelleme yapmak yanlışmış. Asgari ücretle çalışan birisi için pahallı olan bir ürün üç dört yerden maaş alanlar için hiç de pahallı değilmiş.
Domates 30 TL, marul 20 TL; çok pahallı derken kendi gelirimize göre değerlendirme yapıyormuşuz. Mazot 24 TL, tüp 315 TL; böyle pahallık mı olur diye yakınırken kendi maaşımıza göre konuşuyormuşuz.
Bu fiyatlar yüksek gelirli kesim için çok da ucuz sayılırmış.
Otobüs biletleri, uçak biletleri çok pahallı derken, neye göre pahallı sorusunu sormalıymışız. Ev kiraları çok pahallı derken hangi gelir grubuna pahallı demeliymişiz.
Düşük gelir grubuna pahallı gelen rakamlar yüksek gelir grubu için üzerinde durulmayacak kadar sıradanmış.
Yani pahallılık kavramı harcama yapanların gelirleriyle bağlantılı bir değerlendirmeymiş. Satın alma gücünüz yerindeyse her şeyin fiyatı size normal gelebilirmiş.
Bizim sorunumuz aslında pahallılık değil düşük gelirli olmamızmış.
Gelirimiz az olunca fiyatlar gözümüzde büyüyormuş.
Çözüm ise fiyatları düşürmek değil ailelerin gelirini artırmakmış.
Sorun da burada düğümleniyormuş.
Bireylerin veya ailelerin gelirlerini artıramayınca piyasalarda pahallılık baş gösteriyormuş. Fiyatlar herkesin satın alabileceği rakamların çok üstünde görünüyormuş.
Bir de düşük gelirli aile ve birey sayısı nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturunca ülkede kıyamet kopuyormuş. Öyle bir kıyamet ki iktidarların tahtını sallıyormuş.
Ülkenin genel ekonomik yapısını üst gelir grubuna bakarak değerlendiren yönetimlerin tahtlarının sallanması da normaldir aslında.
Son model arabalar satılıyorsa, lüks konutlar alıcı buluyorsa, bu ekonominin iyi olduğu anlamına geliyor söylemi deve kuşu gibi başını kuma gömmekten öteye bir gerçekçilik ifade etmiyormuş.
Genel nüfus piyasada oluşan fiyatları pahallı bulacak kadar düşük gelirle hayatlarını sürdürmeye çalışıyorsa asıl bu gerçeği görmekmiş ülkeyi gerçekçi bir yönetimle idare etmek.
Pahallığı ortadan kaldırmak çok kolaymış aslında.
Bireylerin veya ailelerin gelirlerini artırınca pahallılık ortadan kalkıyormuş.
Yine rakamlarla örnekler verelim. Mesela bir ürünün fiyatı 10 TL iken 4 bin TL maaş alan birisine aynı ürünün fiyatı 30 TL olduğu halde hala 4 bin TL maaş verirseniz o kişiye göre korkunç bir pahallılık var demektir.
Ürün fiyatlarında meydana gelen artış kadar onun aldığı parayı da artırırsanız alım gücü değişmediği için pahallılık var demeyecektir.
O kişinin de maaşı üç kat artarak 12 bin TL olmadıkça pahallılık var demektir.
Bugün ülkemizde açıklanan resmi fiyat artış oranına göre bile ücret artışları gerçekleşemedi. Gerçek artışları hadi dikkate almayalım diyelim.
Bu artışı sağlayamazsanız bu ülkenin insanları artan fiyatlar karşısında her gün bir miktar daha satın alma güçlüğü yaşarlar. Bunun tek kelimeyle ifade edilişi yoksulluk demektir. İnsanlar gün be gün refah seviyelerini kaybederler. Fakirleşirler.
Ülkeyi yönetenlerin asıl korkuları bu olmalı. Ülke insanları ve aileler her gün biraz daha alım güçlüğü yaşayarak yoksullaşıyorsa ekonomik krizden çıkış gerçekleşmemiştir.
Pahallılık sürüyor demektir.
Refah seviyesi düşüyor demektir.
Yaşan her gün daha da zorlaşıyor demektir.
Şapkasını önüne koyup düşünmek diye bir deyim vardır ülkemizde; şimdi yönetimin yapacağı tam da budur. Nerde hata yaptığını görüp bu hatadan dönme zamanıdır.
Sorunun çözümü halka sabırlı olun demek kadar kolay değildir.