FETHİN TOPLARI
ADALETSİZLİK EDEMEZLER
Meşhur Seyyah Jean de Thevenot “1655 – 1656 ‘da Türkiye“ isimli seyehatnamesinde, Osmanlı devletin den bahsederken sözü adalet ve devlet kapısında işlerin çabuk görüldüğüne getirerek:
— Burada herkes, hangi tabakadan, hangi din ve ırktan olursa olsun dinlenir. Bir fakir, bir vezirden adalet ister. Mahkemede aynı muameleyi görürler. İltimas yapılmaz. Bir Musevi de Müslümanlardan aynı şekilde hak talep edebilir, işleri hemen halledilir. Borçlu hemen borcunu verir. Katil hemen cezalandırılır. Hiç bir dava, hüküm verilmeden 4 – 5 günden fazla bekletilmez. Bir yanlışlık, bir adaletsizlik olacağından hiç korkulmamalıdır. Zira vezirler, kadınlar kul hakkından korktukları için adaletsizlik edemezler. demektedir.
FETHİN TOPLARI NASIL DÖKÜLDÜ
İstanbul’un fethinde, surları delik deşik eden o dev topların da, gülleleri surların üzerinden aşırtan ilk havanların da planlarını genç padişah Sultan Mehmet Han çizmişti.
Döküm ustası dev topların planlarına baktığı zaman, bunların dökülmesine imkan olmadığını ve çatlayacağını söylemişti. Genç Padişah:
— Hesaplarım tamamdır, sen dökmeye bak. Başka şeye karışma dedi. Toplar plana göre döküldü ve hiç bir çatlama olmadı.
Karaağaç ovasında yapılan tecrübede topun gümbürtüsü bütün Edirne ‘yi sarsmıştı . 300 okkalık güllenin düştüğü yerde 5 kulaç çapında ve 2 kulaç derinliğinde bir çukur meydana gelmişti.
Dev toplar Edirne den İstanbul’a kadar her biri 50 çift manda tarafından çekilmek suretiyle getirilmişti.
AZİZ MAHMUD EFENDİ NASIL ARİFLERDEN OLDU?
Bursa’da bir fakir , her sene hacca niyet eder, fakat gidemezmiş . Nihayet hanımı :
— Her sene gideceğim diyorsun , gidemiyorsun . deyince kocası :
— İnşaallah be sene gideceğim , gidemezsem aramızdaki nikah sakıt olsun . der , fakat o sene de gidemez . Hanımı :
— Efendi , artık eve gelme . Zira , ben artık sana namahrem oldum . der . Böylece olunca adamın dostları :
— Hz Üftadeye git , o senin derdine çare bulur . demişler . Hemen gidip halini arz edince, Hz Üftade :
— Haydi , bizim eskici Muhammed Dede’ye git . Bizden selam söyle , seni Hicaz’a götürsün . buyururlar .
Fakir, arefe günü Muhammed dedeyi bulur . O da fakire tayyi mekan ettirip Beytullah-ı tavaf ile Arafatta vakfeye yetiştirir. Arafatta Bursalı dostlarından birine:
— Siz benden evvel dönersiniz. Şu mektubu Bursada’ki aileme teslim ediniz . Selamımı söyleyiniz . diye rica eder . Kendisi de onlardan önce doğru evine gelir kapıyı çalar. Hanımı eve almaz.
Kocası :
— Ben Hac dan geliyorum, orada dostlarımdan falan zata da bir mektub verdim . deyince , iki , üç gün içinde Hicaz’a gidip gelmek mümkün olmadığından mesele, kadı Mahmud Efendiye arz olunur. O da :
— Madem ki kocan sana bir mektub yollamış, bekleyelim, der.
Nihayet bir adam , mektubu ailesine getirir ve arafatta kocasıyla görüştüğünü de söyler . Tekrar kadıya varırlar . Hakim mektubu görür ve kanaat hasıl olur . Kadına nikahının devam ettiğini bildirdikten sonra hacıya , buna kimin himmetiyle mazhar olduğunu sorar . Adam , olanları anlatınca Kadı Mahmud Efendi , doğru Hz Üftade’ye varır , müridliğe kabulünü rica eder. Hz Üftade, evvela maldan , mülkten , sonra memuriyetten vaz geçmesini ve son olarak da nefsini ayak altına almasını teklif ediyor .
Aziz Mahmud Efendi hepsini kabul edip söz verir . Makamından istifa eder . Üç gün Bursa sokaklarında omuzunda ciğer satmak ve bir müddet dergahın helalarını temizlemek suretiyle nefsini ayaklar altına alır . Şeyhinin iltifatına ve “Padişahlar, rikabında (arkandan) yürüsün. duasına mazhar olur. Şeyhinin üç yıllık terbiyesinde kemale erer ve irşad ile vazifelendirilir. (Kuddise Sirruh)