ARPALIK
Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse
Her derede bir değirmen eğer suyu gelirse
Her köylüden bir tavuk, eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse
Buğdaygillerden taneli bir bitki olan arpa, önemli bir besin kaynağıdır. Buğdayla birlikte dünyanın en eski kültür bitkisidir. Özellikle at, katır gibi yük ve binek hayvanlarına, başlarına geçirilen torbalarda verilir. Bira yapımında kullanılır. Ekmek yapılır. Dahası çorbası yapılan, pilava katılan şehriyeye arpa tanesi ile benzerliğinden dolayı “arpa şehriye” adı verilmiş. Oysaki bu ürün arpadan değil buğdaydandır. Arpadan yeni bir sözcük üretilmiş, dil: arpalık. Nedir arpalık? Öncelikle arpa ekilen tarlanın adıdır. Bu masum sözcük, zaman içerisinde anlam genişlemesi yoluyla çıkar elde edilen, nemalanan kurum, kuruluş ve işletme anlamında kullanılır olmuş.
Yeni yetmeler dışında herkesin bildiği anonim bir tekerlemedir, Hasan Dağı. Halkın duyarlılığı, inceliği, hassaslığı, sağduyusu ve kıvrak söylemi bu olsa gerek. Halkın dili bal kıvamına ulaşınca türkü oluyor, ninni oluyor, ağıt oluyor, övgü oluyor, yergi oluyor, sevgi oluyor… Bu tekerleme de cuk oturan bal tadında bir yergi. Bir uyarıdan öte, alay eden, dalga geçen eleştirel bir dil…
Atalar sözündeki incelik, kıvraklık, yalınlık ne varsa bu tekerlemede de o var. Az sözle çok şey söyler halk; yeri ve zamanı geldiğinde taşı gediğine koyar. İşte bunlardan biri de Hasan Dağı arpalık! Ne demek bu? Arpa tarlaya ekilir, tarladan biçilir. Hasan Dağı tarla mı? Hayır! Dağda çalı olur, diken olur, ot olur, taş olur; hatta yer yer ağaç olur ama arpa, buğday yetişmez. Anadolu’daki dağlarımız çıplaktır; taşlık, kayalıktır.
Şu ince nükteye bakın! Saban yürürse Hasan Dağı arpalık olacak! Bu, bana Nasrettin Hoca’nın insanı gıcık eden ünlü fıkralarından birini anımsattı: Borç aldığı adam, Nasreddin Hoca’ya “Hocam borcunu ne zaman ödeyeceksin?” diye sorunca, Hoca, “Diken alacağım onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim. Yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip yapıp pazarda satacağım ve borcumu ödeyeceğim” demiş. Kızmanız, gücenmeniz hatta öfkelenmeniz gereken bir durum karşısında gülüyorsunuz. Hatta kıkır kıkır gülmek geliyor içinizden… Hasan Dağı tekerlemesi de böyle bir hava basıyor, insana…
İçinde arpa sözcüğü geçen bu tekerlemede, iğreti bir ferahlama, rahatlama, gülümseme söz konusudur. Oysaki içinde arpa sözcüğü geçen türkülerde gerçek bir ferahlama, rahatlama, gülümseme vardır. İşte, Diyarbakır yöresinin bir türküsü böyle:
Kar yağar kar üstüne
Derdim var dert üstüne
Cellat boynumu vursa
Yar sevmem yar üstüne
Amman ey amman ey
Halım yaman ey
Seni gelin getirem
Arpa buğday zaman(ı) ey
Kar yağar ayazlanır
Gün doğar beyazlanır
Ben yarimi görmezsem
Şu gönlüm marazlanır
Amman ey amman ey
Halım yaman ey
Seni gelin getirem
Arpa buğday zaman(ı) ey
Hem ritmik hem hareketli hem coşkulu hem duygulu bir türkü, bu! Kavuştak (nakarat) bölümünde geçen “Seni gelin getirem / Arpa buğday zamanı” sözleriyle doruk noktasına ulaşan kıpır kıpır bir coşku… Bu türkü, bir başka açıdan bakıldığında kırsaldaki bir gerçeği ortaya koyuyor. Kırsalın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Henüz traktör, biçerdöver, taşıyıcı vb. araçların olmadığı dönemlerde bu işler insan gücüyle kotarılıyordu. Arpa, buğday zamanı “gelin gitmek” geçimi toprağa dayalı aileye işgücü yönünden katkıda bulunmaktı. Yöremizde de geçmiş yıllarda düğünler bu anlayışla fındık öncesi yapılırmış. Daha sonraki yıllarda, fındık sonrası yapılır olmuş. Bu da para gerçeğini ortaya koyuyor. Aile fındığı döşürecek, harmanlayacak, önce çubuklayarak sonra talaşta kalanını el ile soyarak çeç haline getirecek, kurutacak ve pazara götürüp satacak. Eline geçen para ile de düğün hazırlıkları yapacak… Sözün özü, bizde fındık ne ise Anadolu’da da arpa, buğday o. Bunun adı da geçim kaynağı. Yörelere özgü her ürün bu nedenle kıymetlidir. Pamuk da, fıstık da, ayçiçeği de, zeytin de, narenciye de, tütün de…
Kırsalda yaşayan halkın geçimine katkı veren bir ürün olmaktan ötede, halkın diline de katkı sunan önemli bir sözcüktür, arpa. Dilimiz arpa üzerine kurgulanmış deyim ve atasözleri yönünden varsıldır. Bir işte, uğraşta başarı gösteremeyenler, ilerleyemeyenler için “bir arpa boyu kadar yol almadı” deyimi kullanılır; azan, coşan, aşırı taşkınlık edenler için “arpası çok geldi; umduğundan, beklediğinden farklı bir sonuçla karşılaşanlar için “arpa ekip darı biçti”; çok yenildiğinde zararlı olacağı bilinen bir ürününü ısrarla tüketenler için “atın ölümü arpadan olsun”… Arpayla ilgili atasözlerine gelince, birkaç örnek sıralayalım: Arpa verilmeyen at kamçı zoruyla yürür; arpacıya borç eden ahırını tez satar; arpa eken buğday biçmez…
Bu deyim ve atasözlerinin ötesinde bir de “arpalık” söylemi söz konusudur. Osmanlı döneminde görevden alınan sadrazam, şeyhülislam, kazasker gibi yüksek rütbeli devlet yöneticilerine geçimlerini sağlamaları amacıyla verilen tazminata “arpalık” denilirmiş. Günümüzde çıkar ilişkisine dayanan yeni bir anlam daha kazandı bu sözcük. Birden çok kurum, kuruluş ya da işletmede yer alarak ballı maaşlar alan yöneticilerden sık sık söz ediliyor, medyada. İşsizlik çığ gibi büyürken bazıları öyle bir ya da iki yerden değil üç beş yerden huzur hakkı, kar payı vb. adlar altında paraları cebe indiriliyor. Bu bir çelişki! Çoklu maaş aldıkları söylenen bazı üst düzey bürokratların nemalandıkları kurum, kuruluş ve işletmeler halkın dilinde “arpalık” olarak karşılık buluyor.
Söz döndü dolaştı saban yürümeyen Hasan Dağı’ndan saban yürüyen arpalıklara geldi. Özlü sözlerdir, atasözlerimiz. Her biri altın değerinde kıymetlidir. İşte bunlardan biri: İş bilenin kılıç kuşananın! Ballı maaş alanlara bu mantıkla bakıp onları masum görüp hoş karşılayabilir miyiz? Ben kendi adıma “hayır” diyorum ve biliyorum ki benim gibi düşünen milyonlar var.
Çay diktiğimiz araziye çaylık, fındık topladığımız bahçeye fındıklık, fidan yetiştirdiğimiz toprağa fidanlık dediğimiz gibi arpa ekilen tarlaya da arpalık demişiz. Masum bir sözcük olan arpalık nasıl oldu da ilk anlamından sıyrılıp göze batan, insanı huzursuz eden bir anlama büründü. Bir başka söylemle iyi anlamlı bir sözcük iken ne oldu da kötü anlamlı bir söyleme dönüştü? Üzüntü verici olan da bu! Toprak verimlidir, cömerttir. Âşık Veysel’in dilinde, toprak, “Bir çekirdek verdim dört bostan verdi” söylemi ile yüceltilir. Dolayısı ile el ve kol gücünün, emeğin, alın terinin karşılığı olan arpanın ters köşe edilerek arpalığa dönüştürülmesinde hiçbir suçu, günahı yok! İlk anlamı arpa ekilip biçilen bir tarla iken son anlamı nemalanmak, çıkar sağlamak, ek gelir elde etmek… İlk anlamı olumlu, son anlamı olumsuz! Gel de çık işin içinden… Sıkıldık, bunaldık değil mi? Bu sisli havayı dağıtıp biraz rahatlamak ister miyiz? Öyleyse Yozgat yöresine ait bir “arpa – buğday” türküsüne kulak verelim:
Arpa buğday çeç olur
Güzeller güleç olur
Meyil verme güzele
Ayrılması güç olur…
Sahiden rahatladık mı?