GÖRELE AĞZINDA SÖZCÜK BAŞINDAKİ “K ” SESİNİN “G” SESİNE DÖNÜŞMESİ ÜZERİNE
Gece çıktım dışarı
Fırın garuşdurudum
Almazdın beni yavrum
Niye aluşdurudun
Yedi gurnalı pınar
Hep guşlar ona gonar
Sevip de alamadım
Yüreyim ona yana…
Yukarıdaki iki dörtlükler, “Yaylanın dudiyesi / Açmadan guriyesi / Niye almadın beni / Allah ondurmiyesi” nakaratlı “Görele’nin İçinde İkiliyim İkili” türküsüne ait. Dörtlüklerde yer alan ve “k” sesi ile söylenmesi gereken “garışdurmak, gurna, guş, gonmak, gurumak” sözcükleri “g” sesi ile söyleniyor. Bu, yöresel ağızın kendine özgü bir özelliği. Dolayısıyla Görele kırsal ağızının önemli ses özelliklerinden biri de sözcük başındaki “k” sesini “g” sesine dönüştürmesidir. Bu durum, “g” ile başlayan her sözcük için söz konusu değil. Bazı sözcüklerde bu ses değişim olurken bazı sözcüklerde olmaz.
Söyleyişleri farklı olsa da yazılışı aynı olan “kar” sözcüğü, Görele kırsal ağızında, bir yağış çeşidi olarak kullanıldığında, değişikliğe uğrayıp gar olarak söylenirken; kazanç, gelir anlamında kullanıldığında, değişikliğe uğramıyor; kar olarak söyleniyor. Örneklersek: Bu gece gar yağdı. Bu işten çok kar ettim. Bir başka söylemle, kar yağar fakat gar edilmez!
Bu ses değişimi neye göre yapılıyor? Bunun bir kuralı, açılımı, açıklaması var mıdır? Bunun üzerinde kafa yordum, uzun zaman. Bu ses değişimi ile ilgili bazı ipuçlarına ulaştım. Buna göre:
A- Görele kırsal ağızı, ilk hecesinde ya da ikinci ve diğer hecesinde uzun ünlü bulunan sözcüklerin başındaki “k” sesini “g” sesine dönüştürmüyor. Örneklersek: Kâbe, kâfi, kâfir, kâğıt, kâkül, kâmil, kâr, kefâret, kehânet, kelâm, kemân, kemâl, kerâmet, Kerbelâ, kerhâne, keşân, kifâyet, kinâye… Türkçede uzun ünlü yoktur. Dolayısı ile bu sözcükler Arapça kökenlidir.
B-Tek heceden oluşan bazı sözcüklerin başındaki “k” sesi “g” sesine dönüşürken bazı sözcüklerde bu değişiklik görülmez. Örneklersek: “kel, kent, kem, keyf, kim, kök, kil, kin, kir, kor, kör, küs, kök, köşk, köz, köy, kül” vb. sözcüklerinde herhangi bir ses değişikliği olmazken “kan, kar, kaş, kış, koç, kol, kon (mak), kurt, kuş” vb. sözcüklerinde “k” sesi “g” sesine dönüşür. Örneklersek: Kem gözlere şiş, köylü pazarı, kirli çamaşır, közün üstüne kül alttım; ganlı gatil, kara kış, gınalı goç, guş dala gondu, gapı kolu…
C- Tek heceden oluşan sözcüklerdeki bu durum, birden çok heceli sözcüklerde de görülür ya da görülmez. Örneklersek, “kabuk, gabuk; kaçak, gaçak; kaygı, gaygu; kamu, gamu; kapı, gapı; kardeş, gardaş; karpuz, garpuz; kavun, gavun; kaymak, gaymak; keçi, geçi; kemik, gemük; korku, gorku; kuymak, guymak; koyun, goyun, kuzu, guzu, küçük, güçük” vb. sözcüklerde “k” sesi “g” sesine dönüşken “keçe, kedi, kefal, kefe, kefil, kekik, kenef, kelek, kelebek, kelem, kelepir, kelle, keme, kene, kepek, kerem, keriz, kervan, keser, kesme, kilim, kilit, Kilis, kimse, kiraz, kireç, kirli, kitap, komik, kör, körük, kömür, köse, köpek, külek, kültürlü, kürek, kümes küsmek” vb. sözcüklerinde herhangi bir ses değişimi olmaz.
Çepni kültürünün bir yansıması olduğu düşünülen Görele kırsal ağızında, sözcük başındaki “k” sesinin “g” sesine dönüşmesi ya da dönüşmemesinin kesin kurallara bağlanarak açıklanması söz konusu değil. Yabancı dillerden gelen sözcükler bağlamında bir mantık, kural söz konusu olabilir. Bunu ilk (A-) bölümde örneklendirerek açıklamaya çalıştım.
Türkçe olan sözcüklerde kurala bağlanabilecek bir durum söz konusu değil. Bazı tek heceli sözcüklerin başındaki “k” sesi değişmezken bazı tek heceli sözcüklerde “k” sesi “g” sesine dönüşüyor.
“k” sesi süreksiz-sert bir ünsüz, “g” sesi süreksiz-yumuşak bir ünsüzdür. Bu açıdan bakarsak süreksiz sert ünsüz “k” hangi ünsüzlerden etkilenerek “g” sesine dönüşebiliyor? Buradan bir kural çıkarabilir miyiz?
Önce, “k” sesinin değişmediği tek heceli sözcüklere bakalım: Kel, kem, kök, kil, kin, kör, köz… Verilen örnekte “k” sesinden sonra gelen ünsüzler: “k, l, m, n, r, z”. Bunlardan “m” diş dudak ünsüzü; “n” ve “z” diş ünsüzü; “l” ön damak ünsüzü, “k” ve “r” ön damak ünsüzüdür.
Şimdi de “k” sesinin değiştiği tek heceli sözcüklerde bakalım: Kan, kış, koç, kol, kurt… Burada “k” sesinden sonra gelen ünsüzler: “ ç, l, n, r, ş”. Bu sözcüklerden “ç” ve “ş” diş damak ünsüzü, “l” ve “r” ön damak ünsüzü, “n” diş ünsüzü.
Her iki örnekte de “l, n, r” ünsüzleri ortak. O halde buradan bir kural çıkmaz! Öyle ise kalın ve ince ünlülere dayalı bir kural söz konusu olabilir mi? Şöyle ki “k” sesinden sonra gelen ince ünlü varsa bu seste herhangi bir değişim olmayabiliyor: Kem, kim, kör, köz. Şayet kalın ünlü varsa ses değişimi oluyor: Kar, gar; kış, gış; koç, goç; kum, gum…
D- Buradan Görele kırsal ağızı ile ilgili bir kural çıkarabiliriz: Tek heceli sözcük başındaki “k” sesi, kendinden sonra gelen kalın ya da ince ünlüye göre değişim gösterir ya da göstermez. Ön damakta oluşan “k” sesi ince ünlüye bağlanıyorsa herhangi bir ses değişimi olmuyor; arka damakta oluşan “k” sesi kalın ünlüye bağlanırsa “k” sesi “g” sesine dönüşüyor.
Görele kırsal ağızı, yabancı dilden dilimize gelen ve “k” sesi ile başlayan sözcüklerde, genellikle, bu sesi değiştirerek söyleme yoluna gitmiyor. Başında ”k” sesi bulunan Türkçe sözcükleri ağzına uygun hale getirerek, bir başka söylemle tatlandırarak kullanıyor. “Bunun kuralı, mantığı nedir?” denildiğinde, yıllarca kullana kullana kendisine benzettiği yöresel ağızın iç mantığı devreye giriyor. Bu yöresel ağız mantığı (D-) bölümünde örneklendiği gibi açıklanabilir bir kurala bağlanabilirken diğer durumlarda açıklanabilir bir kurala bağlanamıyor.
Ağızların böyle bir özelliği var, sonuçta. Bilen, kullanan için kolay, anlaşılır; bilmeyen, kullanmayan için zor, anlaşılmaz… Görsel bir şölendir, Görele horanı. Oynayan kendinden geçer, izleyen hayran kalır. Bir yandan kemençe, ince, kıvrak, hareketli, ritmik, coşkulu, duygulu horan havasını çalarken bir yandan kemençeci başında “k” sesi olan sözcüklerin “g” sesine dönüştüğü atma türküleri art arda sıralar:
Ah Görele Görele
Gördüm gonaklarını
Yârim sudan gelürken
Öpdüm yanaklarını
Kemençemin üstüne
Boya vururum boya
Yârim geldi yanıma
Gonuştuk doya doya
Kemençemin üstüne
Tırak vururum tırak
Gardan beyaz golları
Yavrum boynuma bırak
Konak demez, gonak der; konuştuk demez, gonuşduk der; kar demez, gar der; kol demez, gol der… Sözcük başındaki bu ses değişimi Görele kırsal ağzının en belirgin özelliğidir. Kırsal ağızı ustalıkla kullanan Uğur Bilgi, sanal ortamda yaptığı bir paylaşımda “Habu pancar üç aydur, garın altında galdı. Höle gene bişürüb sofriye guydular. İçinde de bıldırkı fırın darısından ekmek var. İreceb’in ine etdi. Gıyıcunda da inen sütünden mayalanan yort var. Unun içine de darı ekme doranmış. Aca yinür mü bacım gardaşum? Avulanur muyum?” diye yazmış. Bu paylaşımda da sözcük başındaki “k” sesinin “g” sesine dönüşmesi durumu görülmektedir. Görele kırsal ağızının en belirgin özelliği sözcük başında görülen bu ses değişimidir. Diğer ağız özellikleri bu değişimin ardı sıra gelmektedir.