KİN
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
13. yüzyıldan yüzyıllar ötesine seslenir Yunus Emre: Düşmanımız kindir! İnsanlardaki bir zaafa parmak basar. Kin duymak, kin beslemek, kinlenmek, kin gütmek, kin bağlamak, kin kusmak… Kin, garez insanı ya da insanları yanlışa, kötülüğe sürükleyen ham bir duygudur. İçinde kin, garez biriktiren insan, gün gelir bunu kusar. Bir başka söylemle öç almaya çalışır ya da öç alır.
Şiirde geçen “miskin” sözcüğünü uyuşuk, tembel, bir durum karşısında tepki göstermeyen kişi anlamında değil dünya malında gözü olmayan, alçakgönüllü, gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan kişi anlamında kullanmıştır. Yunus Emre böyle biridir. Dünya malında gözü olmayan, azla yetinen, gönlünü sevgi deryasına açan, kalender; ham duygulardan arınmış; “ Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz” olgunluğuna erişmiş bilge bir derviştir.
Kin duyan insan/lar nefretle beslenir. Sevgi sözcüğünün zıt anlamlısıdır nefret. Sevgi olumlu, yüce bir duygudur; nefret olumsuz bir duygu. Sevgide derinlik vardır; nefrette sığlık. Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik bir duygudur, nefret. Bir başka anlamı tiksinti ve tiksinmedir.
Kin, garez, nefret sözcüklerini değil konuşmak, tartışmak, duymak bile istemiyorum. Bu soğuk sözcükler beni olumsuz etkiliyor, huzursuz ediyor, canımı sıkıyor, karamsarlığa itiyor. İyilikten, sevgiden, hoşgörüden yanayım, daima. Yapıcı, yönlendirici, yardımcı olmak isterim. Bu benim yaradılışımda var. Belki de Yunus Emre’yi benimsemem, özümsemem, içselleştirmem, bundan.
Bu incitici, yaralayıcı kaba sözcüklerin içimi daraltan, ruhumu sıkan olumsuz etkisinden kurtulmak için yıllar önce kaleme aldığım bir şiirimi anımsadım, birden. Şöyle başlıyordu dizeler: Nelere yandı bunca / İçimde közdür ayna / Sevgi nehir olunca / Yanık bir sözdür ayna // Sütten ak, sudan berrak / Ham duygulardan ırak / Sevgi ile sımsıcak / Gönüldür, gözdür ayna… Sevgi ne kadar sıcak, ne kadar içten, ne kadar derinlikli… Sevgi dili ne kadar etkileyici… Her tatlı dilde, her güler yüzde bir sevgi pınarı vardır, akar. Bozkırın tezenesinin söylediği gibi “Tatlı dile, güler yüze doyulur mu?”
Kin duyan insanlar hazımsızdır da. Kin duydukları kişiyi düşman bellerler. Akılla değil ham duygularla hareket eder. Bu tipler huzursuz ve kıskanç olur. Bir kişiyi ya da bir nesneyi paylaşamama duygusudur, kıskançlık. Çocuklar birbirini kıskanır, büyükler sevdiklerini. Hani zaman zaman duyarız “seven kıskanır” söylemini. Bu doğrudur. Hatta kıskançlık üzerine yazılan ünlü bir şiir vardır. Faruk Nafiz Çamlıbel, sevdiği kadını aşırı kıskanır. Psikolojik rahatsızlık noktasına varan bu duygusunu “Kıskanç” adlı şiirinde açığa vurur:
Sakın bir söz söyleme… Yüzüme bakma sakın!
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur.
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,
Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur…
Dilerim Tanrı’dan ki sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!
Öyle ki Çamlıbel, sevdiği kızı, doğuran, besleyen, büyüten, yetiştiren annesinin okşamasından bile rahatsızlık duyar. Sevdiğini kim cana yakın bulursa ona düşman olduğunu söyler. Adını candan ananlara “kan tükürsün” diyerek ilenir…
Nereden nereye sürüklendik. Kin, nefret, kıskançlık… Oysaki bütün bu ham duyguların ilacı, kuşkusuz, sevgidir. Sevginin dili şiir; şiirin dili sevgi olalı birçok ünlü şair, şiirlerinde sevginin coşkusunu, derinliğini, sıcak dilini başarı ile yansıtmış. Bunlardan biri de İlhan Berk:
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları…
Kinin ve nefretin yeri olmamalı insanlarda. Sevgiyle yoğrulmalı her yürek, sevgiyle beslenmeli. İyiden, güzelden, güzellikten yana olmalı insan; erdemli, bilgili, kültürlü. Nazım Hikmet’in diliyle söylersek barış, sevgi ve dostluk çemberi içerisinde “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamalı. Huzurlu olmalı.
Kin tutan insan kıskançtır, mutsuz, huzursuzdur. Kin tutmayan insan mütevazı, mutludur. Necati Cumalı “ İçimden hep iyilik geliyor. Yaşadığımız dünyayı seviyorum. Kin tutmak benim harcım değil. Çektiğim bütün sıkıntıları unuttum, parasız pulsuzum ne çıkar, gelecek güzel günlere inanıyorum…” diyerek kinin iyilik ile aşılacağını dile getirir. Haksız mı?