KUŞÇULU’DA YER ADLARI -2-
Halle Mezarlığı köyün alt kısmında, batı yakasında Gavur Köyü’ndedir; Köresten Mezarlığı Köresten mahallesinin alt kısmında. Köyün ortasında Gıran Male’dedir Kuşçulu Mezarlığı. Köyün üst hududuna Çakallı Malesi’ndeki mezarlık adını bu mahalleden alır: Çakallı Mezelli (Mezarlığı). Ayrıca, köyün doğu yakasında Hacımalesi’nin alt kısmında Çömlekçi deresinin kıyısındaki bük bahçede, ne zaman kullanıldığı bilinmeyen tek tük mezar taşları bulunan terk edilmiş bir mezarlık daha vardır. Buradaki fındık bahçeleri Mezallık Arkası olarak adlandırılır. Bir de Haş Dağı’nın kalesinin hemen yanında “Evliya” denilen bir mezarlık söz konusudur. Burada üç erkek bir kadın kahramanın yattığı söylenilir.
Bu yer adları, bahçelerin tarlaların, obuzların, mezarlıkların konumu, durumu, büyüklüğü ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Dolayısı ile köy yaşamının bir anlamda dili oluyor. Bayırbahçe’de arazi dik ve yamaçtır; Bükbahçe’de düz. Yılgınlık’ta arazi verimsizdir. Büyükbahçe arazinin büyük olduğuna işaret eder; Daşyanı, Daşlıtarla arazinin taşlı olduğuna… Bazı fındık bahçelerin adları içinde ya da yanında bulunan su (pınar) ile ilgilidir: Olukyanı, Saniçönü, Soğuksu, Suönü, Kepçepınarı, Düdüklük… Konumları itibarıyla bazı bahçe ve tarlalarda çalışmak; bahçe ve tarlaları ekmek, dikmek, biçmek, toplamak yorucu ve zor olduğundan, bu arazilere Gartbahçe, Gaşgamba, Yılgınlık, Yokuşyol adları verilmiş… Bazı bahçeler yaban hayvanlarının adlarıyla anılır: Çakallı, Porsukluk, Yılanlık, Sıçanlıköy… Aliobuzu, Hacıobuzu kişi adlarıyla Taflanlıkobuzu, Yamıcakobuzu yer (arazi) anılırken Küpobuzu, İplikobuzu benzetme yoluyla ad almış.
Eskiden yokluk, yoksulluk yıllarında buğday da ekilen tarlalar, daha sonra tamamen mısır tarlalarına dönüşmüş. Tarlaların büyüklüğü got hesabıyla yapılırmış. Bir got altı ile sekiz kilo çekermiş. Mısır tarlaları hem evin ekmek, un ihtiyacını karşılamak hem de ahırdaki büyük baş hayvanların kışlık yiyeceğini karşılamak amaçlı ekilip biçilirmiş. Evde insan, ahırda hayvan ne kadar çoksa mısır ekilen tarlalar da o kadar büyük olurmuş. Beş gotluk, on gotluk… Böyle büyük tarlaların genel adı çif(t)liktir. Daha küçük tarlalara çit ya da tarla adı verilmiş: Guzçit, Deretarla, Çitgötü… Evin önünde, ya da yanında olup daha çok sebze ekilip dikilen küçük tarlalara da bir atma türküde geçtiği gibi çit denilmekteymiş:
Evlerinin önünde
Bir yamada çiti var
Akşam vardım, kapıda
Bir alaca iti var.
Bazı bahçeler adını içindeki ağaçtan almış: Çıtırukyanı, Defneyanı, Gargenlik, Kirazdibi, Taflanlık, Töngelbahçe, Üzümlük… Bazı bahçeler adını, önünde, yanında yöresinde bulunan dibek taşından almış: Dibekgıranı, Dibekyanı… Korunup bu günlere gelebilen dibeklerden bir tanesi, bizim mahallede, yolun kıyısında bulunuyor. İçi yağmur suyu ile dolup taşıyor… Öyküsünü büyüklerden dinledim: Tokmak, kütmek ya da hotmak denilen kütükten yapılma iri çekiçlerle, içine dökülen ıslatılmış buğday dövülerek kabukları çıkarılırmış… Bilmem kaç köyde var böyle dibekler? Kuşkusuz, bu dibek, geçmiş kültürün ve yaşantının izlerini taşıyan önemli bir kültür varlığı.
Gavurköyü, Kafirköyü gibi bazı yer adları çok önceden buralarda farklı dinden insanların yaşadıklarını düşündürüyor. Bir de “Köresten” adı üzerinde kafa yoruyorum. Bu ad, köyün aşağı mahallesinin güney yakasına verilmiş. Bilinmeyen bir zamanda bu mahallede Kör Rüstem adlı bir kişi mi yaşamış? Köresten bu ünvanlı adın, zamanla halk dilinde bozulmasıyla mı oluşmuş? Ya da benim duymadığım, tespit edemediğim bir başka öyküsü mü var? Bir başka söylenceye göre eskiden burada Kör Ester(n) adlı ebelik yapan bir Rum kadın yaşıyormuş; mahalle adını bu kadından almış! Bir de Gagala, Dölcek, Giril, Müzgüllü gibi yer adları var. Gagala yer adının “gagalak” sözcüğü ile nasıl bir anlam bağlantısı var? Dölcek, “döl” sözcüğü ile ilintili mi? Giril yer adı ne anlam taşımaktadır? Bunları net olarak çözemedim doğrusu? Bana ilginç gelen bir yer adı da Adamöldüren! Bahçeyi ekip dikmenin, işlemenin ne denli zor, çetin, yorucu olduğunu anlatıyor, sözcük!
Bazı yer adları, maliklerinin adını taşır: Ahmet Çavuşun Yeri, Bekilliköyü, Bırıkbahçesi, Cinnetbahçesi, Dıraklıyeri, Eminegelinbahçesi, Hacubahçesi, So(fu)bahçesi, Maymadaklıbahçesi, Topalubahçesi, Hallubahçesi; Gencuçiti, Pireliçiti, Şahbazçiti…
Bazı yer adları konumları ile ilgilidir: Değirmenyanı, Mezarlıkarkası, Setbaşı, Oyankıbahçe…
Bazı yer adları benzetme yoluyla verilmiş: Kulakyanı, Gabataş, Gaşdibi, Sayobuzu, Uzunbahçe…
Yer adlarından en ilgimi çeken “Yamıcak”! Güzel bir Türkçe yer adı. Yokuş, bayır, yamaç anlamına gelen “yama” sözcüğünden türetildiğini düşünüyorum. Bayırbahçe yer adının bir başka söyleniş biçimidir, Yamıcak. Yama sözcüğünden “-cak / -cek” addan ad yapan ek ile oluşturulmuş; halk dilinde “a” sesinin “ı” sesine dönüşmesiyle Yamıcak olarak söylenmiştir. Düz olmayan, bayır olan bahçenin dönüm olarak küçük olanı anlamına gelmektedir. Yama sözcüğünün dilimizdeki bir anlamı da ek yapma; pantolon, gömlek vb. giysilerde ya da sergi olarak kullanılan çul, çuval vb. örtülerde yırtık yeri bezle, kumaşla kaplamaktır.
Bu yolla oluşturulan bir diğer yer adı da hemen denizin üstünde yer alan Köpücek’tir. Köpüren su, köpüklü su anlamına gelen Köpücek, Yalı’daki küçücük bir koyun adıdır. Köpük sözcüğüne “-cek” addan ad yapım eki getirilerek türetilmiştir. Sözcüğün sonundaki “k” sesi düşürülüp Köpücek olarak kullanılmıştır.
Bir yer adı var ki bildiğim üç söylenişi söz konusu: Yölce, Yölüce, Yölice! Halk dilinde böyle söyleniyor. Eskiden köylerde, yer yer kara taş döşeli patika bir ana yol ve bu yolları mahallelere, evlere bağlayan ara yollar vardı. Yazışma adıyla Yelüce, halk ağzındaki söylemiyle Yölüce / Yölice, köyün üst noktasında bulunan hoş manzaralı bir yerleşim yeri. Ne yana dönseniz bir başka manzara ile kaşı karşıya kalıyorsunuz. Hemen üstünüzde tüm görkemiyle Haş Dağı, karşıda Sis dağı… Yan yana, sıralı yemyeşil köyler… İleride sıra sıra Gümüşhane dağları… Üstte bulutsuz, masmavi gök… Dağlara düşen güneş… Aşağıda adını koynunda döne kıvrıla, çağlaya akan dereden alan Çömlekçi vadisi… Kuzeyde uçsuz bucaksız Karadeniz… Buradan ötesi Çakallı! Ormanlık, çalılık, taşlık, gaşgamba, geçit vermeyen bir yer! Boğalı’ya giden patika yol Çakallı’dan değil de, Haş Dağı’nın eteklerindeki Büyükdüz üzerinden geçermiş, eski yıllarda. Şimdi, dağ yolu kapandı. Araba yolu koynundan geçiyor, Çakallı’nın…
Yazışma adı Yelüce Osmanlı dönemi tapu kaynaklarından mı alınma? Doğrusu, bilmiyorum. Eğer öyleyse kayıtlarda sözcük “يلوجه” olarak yazılmış olmalı. Bu durumda önü açık ve çevreye hâkim durumdaki bu yerleşim yerinin (semt-mahalle) adını, esinti, rüzgâr anlamlı “yel” sözcüğünden aldığı düşünmekteydim. Çocukluk, delikanlılık yılları Yölüce’de patika yolun kıyısında iki odalı, aşkanalı evde geçen ve o yıllardan sevgiyle, özlemle söz eden Sayın Valimiz Enver Hızlan, bu mahallenin adının “Yellice” olduğunu söyleyerek merakımı giderdi. Artık her şey yerli yerine oturmuştu. Yeli, rüzgârı, esintisi eksik olmayan yer, serin yer anlamındaydı, Yöli(ü)ce. Yellice, zamanla, ilk söylenişinden sıyrılıp halk ağzında “Yölce, Yölice,Yölüce” adlarıyla söylenir olmuş.
İlginç bir yer adıdır, Sülüklük! Daha çok guz deilen kuzey yakalarda yaşar, sülükler. Kabuklu ve kabuksuz iki tür sülük vardır, yöremizde. Kabuklu olanına salyangoz denilir. Toplanıp satılır. Kabuksuz olanı genellikle serçe parmağı büyüklüğünde, ıslak, yapışkan bir sürüngendir. Yere düşen yaprakların, otların arasından boynuzcuklarını uzatıp sümüksü bir iz bırakarak usul usul ilerler. Dokunduğunuzda boynuzcuklarını (antenlerini de diyebiliriz) hızla içeri çeker, büzülür ve böylece kendini korumaya alır.
Bazı yer adları benzetme yoluyla oluşturulmuş: İngölü, Kulakbükü, Setbaşı, Şıranayalağı, Küpbaşı, Gazangölü…
Göz suyu da denilen kaynak suları hark ya da hendek denilen suyolu ile obuzlara akar. Yer yer kayalık, dik yamaçlardan dereye su taşır, obuzlar. Daha çok ilkbahar, sonbahar ve kış aylarında yağmur ve kar sularıyla coştukça coşar… Yüksekten düşen, düşerken köpüren suyun sesi bir hoştur. Su şırıltısı yaz kış eksik olmaz obuzlardan. Her bir obuzun bir öyküsü vardır; her bir obuzun bir algısı, yankısı, sesi… İplik gibi ince, uzun ve zariftir İblikobuzu; yürümenin oldukça zor olduğu dik bir yamaçtan akar Gaşgambaobuzu…
Çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibidir, yer adları. Üzerinde kafa yorulduğunda yeni yeni bilgilere, yeni yeni saptamalara ulaşmak mümkündür. Dil, kültür, gelenek- görenek, kırsal yaşam… Her şey var, bu torbanın içinde… Bu bir başlangıç, çalışması! Umarım, bu torbanın ağzını kapatmadan eksik kalan, unutulan yer adları da içine atılır. Umarım, bu çalışma, ilgi duyan kişilerin öncülüğünde diğer köylerimizi de kapsar ve kapsamlı bir çalışmaya dönüşür. Görele kırsalının yer adları haritası çıkarılmış olur.