DOLAR 27,5614
EURO 29,0110
ALTIN 1.614,56
BIST 8.333,14
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Giresun 22°C
Açık
Giresun
22°C
Açık
Per 22°C
Cum 20°C
Cts 22°C
Paz 19°C

SÎRET SÛRET TASVİR

26.07.2022
43
A+
A-

Artık yazılı belgelerde, tozlu kitap sayfalarında kalan iki Osmanlıca sözcükten biri sîret, diğeri sûret. Bunların yerine yeni karşılıkları kullanılıyor. Biri içe, öze dönük; diğeri dışa, görünüşe. Biri soyut, diğeri somut! Sîret sözcüğünün yerine ahlak, karakter, iç hal kullanılıyor, günümüzde; suret sözcüğünün yerine görünüş, biçim, resim, yüz. Üçüncüsü henüz tozlu kitap sayfalarında kalmamış Türkçe karşılığı ile birlikte kullanılan tasvir.
Naîmâ’, yüzün güzelliği iyi ahlakın, karakterin dışa yansımasıdır anlamına gelen “ Hüsn-i sûret kābiliyyet-i sîrete alâmettir” demiş. Yunus Emre gizli, görünmeyen ve açık, görünen anlamlarına gelen ‘bâtın’ ve ‘zâhir’ sözcüklerini kullanarak sîret ve sûreti dile getirmiş şiirinde: Hem batinem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem. Divan-ı Lügati’t-Türk’te yer alan “kişi alası içtin, yılkı alası taştın” atasözü yine bu iki sözcükle ilgilidir. Kişinin alası, rengi içinde, atın alası, rengi dışındadır.
Yakın geçmişte yergi ve taşlamalarıyla bilinen, “neyim ve meyimle bir kuru yaprak gibi savruldum” diyen Neyzen Tevfik, paraya pula değer vermeyip haksızlıklara, adaletsizliklere, dini çıkarlarına alet edenlere başkaldıran bir kişiliktir. Mezar taşına yazılan dörtlük, Neyzen’in yaşam anlayışı ve felsefesi yansıtır:
Sen sûrete bakmakla hüküm verme sakın
Gel sîreti gör Hakkı temaşâ ediyor
Hep Neyzen’i sarhoş görüyorsan ne çıkar
Meyhanede bak Kâbe’yi inşâ ediyor
İşte böyle bir kişidir, ney ustası. Dışa değil, içe önem verir. Dışı ne kadar itici ise içi, kalbi, gönlü o derece çekicidir. Sarhoş görüntüsünün arkasında doğruluğu, adaleti, gerçeği, iyiliği arayan; bütün bu değerleri içselleştiren bir kocaman yürektir, Neyzen. Aşkın (muhayyel) değil içkindir (mündemiç), bir anlamda.
Bir başka ünlü yergi ozanımız Şair Eşref, sîret ve sûret ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirir, ustalıkla:
Sûrete etme nazar, sîrete bak arif isen.
Cam gibi cevher-i iman da nümayan olmaz.
İ’tikadımca benim Avrupa’da bir âdem
Şapka giymekle gâvur, fesle Müslüman olmaz!
Hem ders hem öğüt hem de bilgece bir uyarı her bir dize… Değerli bir mücevhere benzettiği imanın cam gibi parlak olamayacağını söyleyen Eşref, Müslümanlığı şekilde arayan yobazlara seslenir. Donanımlı, birikimli, bilgili insan dışa değil öze bakar. İman ve inanç kılık kıyafette değil içte, kalptedir. İlkçağ düşünürlerinden Aristotales “Ruhun güzelliği bedenin güzelliği kadar kolaylıkla görülmez” diyerek; insanın iç güzelliğine vurgu yapar. Ruh güzelliği bir anlamda gönül gözüdür de… Gönül gözü ile bakan dünyayı, evreni güzel görür. Ozan Şeref Taşlıova, gönül gözü ile bakmanın ne denli önemli olduğunu vurgular:
Arzu iplik, sevgi nakış,
Ördükçe güzel görünür.
Gönül gözü ile bakış,
Gördükçe güzel görünür.
Gönül gözü ile bakan, bir başka söylemle içi dışı bir olan kişi her şeyi güzel görür, hoş karşılar. Olgundur, gösterişsizdir, alçak gönüllüdür, yapıcıdır; iyilik ve güzellikten yanadır, böyle insanlar. Ham duygulardan arınmıştır. Eskilerin ‘sîret’ sözcüğü ile dile getirdikleri, anlatmak istedikleri olgu, iç güzelliğidir, gönül gözüdür.
Sözlü ya da yazılı yazınımızda etkili bir anlatım yoludur, tasvir. Arapçadan dilimize gelmiştir. Resim, görünüş, çehre, yüz anlamlarına da gelen sûret sözcüğü ile ilişkilidir. Resim, figür, portre anlamında kullanılır. Söz ya da yazı ile resim yapma sanatı olarak da tanımlanır. Son yıllarda bu sözcüğün Türkçe karşılığı olan betimleme daha çok kullanılıyor. Çok korkmak yerine beti benzi atmak ya da beti benzi sararmak deyimleri kullanılır, yeri geldiğinde. Bet ve beniz; yüz, çehre anlamına gelen çok eski iki sözcüktür. Öyle çok kullanılmasa da günümüzde hâlâ yaşıyor bu iki sözcük. Bunlardan beniz, ta Alp Er Tunga sagusuna (ağıt) götürür beni:
Begler atun argurup
Kadgu anı turgurup
Mengzi yüzi sargarup
Körküm angar törtülürt
Ölen yiğit Alp Er Tunga için yapılan cenaze törenini anlatılır, bu sağuda. Dörtlükte beylerin atını yorarak geldikleri; kaygının, üzüntünün onları durdurduğu, yüzlerinin sarardığı anlatılır ve son dizede bu haliyle bu yiğitlere öyle ki onlara safran (sarı renkli çiçek) sürülmüştür, denilmektedir. Bir anlamda cenaze töreni betimlenmektedir. Şiirde meniz (beniz) ve yüz birlikte kullanılmış. Kanı çekilip yüzü solan insanlar için ‘beti benzi kül kesilmek’ deyimi kullanılmış, dilimizde.
Yüz, surat, çehre anlamında kullanılan çok eski bir sözcüktür, bet. Betimleme bu sözcükten türetilmiştir. Nasıl mı? Türkçe sözcük türetme kuralları çalıştırılarak. Eski Türkçe döneminde kullanılan fakat günümüzde işlerliğini yitirdiği için kullanılmayan addan eylem yapan “-ı, -i, -u, -ü” ekleri vardır. Şak ad kökünden –ı ile şak-ı- mak; uz ad kökünden –u eki ile uzu- mak; sonradan u sesinin a sesine dönüşmesiyle uz-a-mak; kaş ad kökünden -ı eki alarak kaş-ı-mak; ağır ad kökünden –ı ile ağır-ı mak eylemleri yapılmış… Bu yolla bet ad köküne –i addan eylem eki getirilerek önce bet-i-mek eylemi türetilmiş sonra bu eke -m eylemden ad yapma eki getirilerek bet-i-m oluşturulmuş en son da Türkçenin en işlek eki –la / -le ekiyle kaynaşarak yeniden eyleme dönüşmüş.
Böylece dil kendi türetme kurallarını çalıştırarak yüz, çehre anlamındaki bet sözcüğünden beti-mek, betim ve betimlemek sözcüğü türetilmiş. Şu bir gerçek ki betimek ve betim sözcükleri işlevsel değildir, kullanılmaz. Dil, zamanla kendini yeniler. Bünyesine yeni sözcükler katar. Müsamaha, tolerans yerine hoşgörü; fedakârlık yerine özveri yakın tarihte bünyesine kattığı sözcüklerdir. Bu dilin canlılığı, işlerliği yönünden önemlidir. İnsanın fiziksel ve ruhsal betimlenmesine portre denilmektedir. Portre yerine betim denilebilir mi? Zaman gösterecek!
Özellikle öykü, roman ve anlatı türü yazılarda sıkça başvurulan bir yöntemdir, betimleme. Böylelikle okuyanın, dinleyenin gözünde canlanır anlatılanlar… İlk göz ağrım “Mavi Dalgalar Beyaz Köpükler” kitabımda yer alan bir betimleme örneği ile Görele’yi gözlerimizde canlandırmaya; Görele ile ilgili düşler kurmaya ne dersiniz? “ Bir renk cümbüşüdür Görele, bir ışık şöleni… Açık, koyu mat; yeşilin her tonu yansır; büklerde, bahçelerde, tepelerde… Bir mutluluk beldesidir Görele; huzurlu, sakin, duygulu. Karadeniz gibi engindir, her gönül burada; toprak gibi verimli, bereketli, zengin her ev… Mevsimler aylarla değil renklerle ifade edilir. Dört mevsimde üç renge bürünür Görele… ”.
Yalnızca düz yazıda kullanılan bir anlatım yöntemi değildir, betimleme. Şiirde de kullanılır. Ünlü bestekâr Fethi Karamahmutoğlu, Görele temalı bir şiirinde betimleme yoluna başvurur:
Sık sık buluşurdu yeşille yağmur
Güneşin buluta küstüğü yerde
Ardından bin bir renk, umut dolu nur
Başım gibi sevdalı tepelerde…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.