FETİH ORDUSU
SULTAN ’IN DAMADI EMİR SULTAN
Sultan Yıldırım Beyazıt Han’ın seferde bulunduğu günlerde kızı Hundi Sultan bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz ‘i gördü. Rasül-ü Ekrem ona:
— Oğlum, Muhammed Buhara ile evlen. buyurdu. edep ve haya sahibi Hundi Sultan rüyasını kimseye açıklayamadı. Şaşkınlık ve kararsızlık içerisinde iken, ertesi gece aynı rüyayı tekrar gördü.
Hundi Sultan’ın artık endişesi kalmamıştı. Hizmetçisine rüyasını anlattı ve durumu Emir Sultan ‘a bildirmesini söyledi. Emir Sultan Buharadan Bursaya hicret eden ve Peygamber Efendimiz’in şerefli soyundan gelen bir alimdi. Hizmetçisi durumu anlatınca o :
— Bizim de malumumuzdur . Durumu Hundi Sultan’a iletin . dedi . Bunun üzerine Emir Sultan, dünürler gönderip padişahın kızını istedi. Sonunda annesi Devlet hatun izin verdi, nikahını Molla Fenari kıydı ve evlendiler.
O günlerde Yıldırım Beyazıd Han Macarlarla savaşıyordu. Bu esnada bir genç, yaralıların yaralarını sarıyordu. Kolundan yaralanan Yıldırım Beyazıt bu gencin yanına giderek:
— Benim de kolumda yara var, yaramı sar. deyince genç, Yani Emir Sultan cebinden bir mendil çıkarıp:
— Buyurun Padişahım, sizin yaranızı da bu mendil ile saralım. dedi. Sabah olunca sarılan bütün yaraların iyi olduğunu, askerlerin ayağa kalktıklarını Sultan’a haber verdiler.
Yıldırım Beyazıt’ta merak edip kendi yarasını açarken, kolundaki mendilin, hanımının nişanlı iken kendisine hediye ettiği bir mendilin yarısı olduğunu fark etti. Akşam yaraları saran askerin, yanına getirilmesini emretti. Fakat askeri bulamadılar. Bursa’ya dönen Osmanlı ordusunu karşılayanlar arasında Emir Sultan da vardı. Sultan, onunla selamlaşınca:
— O mendilin yarısı ne oldu? diye sordu. Emir Sultan:
— Babacığım o mendilin yarısı cebimdedir. dedi. Yıldırım Beyazıt Han atından inerek onunla kucaklaştı, ve gözyaşlarını tutamayarak ikisi de ağladılar.
Fethe manen iştirak edip yardım ettiği Sultan, Emir Sultan’a da ganimetten pay ayırdı . Ancak Emir Sultan bütün ısrarlara rağmen, bunu kabul etmedi, Sonunda padişahın üzüntüsünü gidermek için:
— Bir cami bina ediniz, biz de hissedar olalım. dedi. Böylece Bursa ULU CAMİİ’nin inşası başladı. (Neşri Tarihinden)
***
KAİNATIN BÜYÜKLÜĞÜ NE KADARDIR
İlim adamları bu hususta bir anlaşmaya varamamışlardır. Jeans kainatın çapıyla alakalı olarak 4000 milyon ışık senesi tutarındaki tahmini bir rakam ileri sürmektedir. İlim adamlarının bazı müşahedeleri ise kainatın sonsuz olduğuna ve mütemadiyen de genişlediğine işaret etmektedir ki, bu, astronomlarla matematikçilerden başkalarının pek zor kavrayabilecekleri bir mefhumdur. Güneşin dahil bulunduğu yıldız kümesinin çapı Shapley’e bakılırsa 250.000 ışık senesidir. (Bir Işık Senesi 186.000 x 365x 24x 60x 60 mildir)
***
FETİH ORDUSU
İstanbul’un fethi için Edirneden gelen Fatih’in askerleri Çatalca civarında bağlık, bahçelik bir araziye yayılmıştı. İstirahat bitip ordu İstanbul istikametine yöneldiğinde, ordu kumandanlarından birisinin dikkatini bir üzüm teveği çekti. Yaklaştı, birkaç salkım üzüm koparılmıştı . Birde torba vardı. Torbayı açtı içinden şu yazı çıktı :
— Ey bağ sahibi , ben Fatih’in askerlerindenim. Hastayım, canım üzüm istemişti, 2 salkım üzüm kopardım , parası da işte burada . Hakkını helal et.
***
ASKERİNİN HASSASİYETİ
Yavuz Sultan Selim Mısır yolundadır. Orduyu Hümayun saatlerce Kocaeli’nin bağ ve bahçelerinden geçer. Yavuz ‘un içinde bir endişe:
— Acaba asker izinsiz tek bir elma koparmış mıdır?
Bu düşünce ile bir müddet sonra ordusunu durdurur. Yeniçeri ağasını yanına çağırarak bütün askerin heybelerinin aranmasını emreder. Arattığı şey tek bir elmadır. Fakat yok. Yavuz mesrurdur. Kanaatini şöyle ifade eder:
— Eğer bir askerin üstünde halkın bahçesinden koparılmış tek bir elma çıksaydı, Mısır seferinden vazgeçecektim , şükür Allahıma ..