MEZHEBE RİAYET
FETİHTE GÖRÜLEN HARİKALAR
Bir Rum Tarihçisi olan ve fetihte İstanbul’da bulunan Kırıtovülos gördüklerini şöyle anlatıyor :
1 . ) Muhasaranın son günlerinde halk , çoluk çocuk duaya çıkmışlardı . Ellerinde de mukaddes bildikleri PANAİNA resmi vardı . Onu taşıyarak dolaşıyor dua edip ağlaşıyorlardı . Bu resim hiç sebepsiz ellerinden yere düştü ve paramparça oldu . Hepsi ağlaşıp , kaçıştılar . 2 . ) Derken öğleye doğru , öyle müthiş bir kasırga zuhur etti ve güpe gündüz hadsız hesapsız şimşekler çakmaya , yıldırımlar düşmeye başladı . Sokaklara dökülüp ağlayan kalabalıklar bu sefer başlarını sokacak delik aradılar .
3 . ) Ertesi sabah ise şehirde hiç görülmemiş bir şekilde ve çok kalın bir sis tabakası şehri öyle kapladı ki göz gözü görmüyordu . 4 . ) 28 Mayıs günü ( fetihten bir gün evvel ) Ayasofya nın kubbesi müthiş bir ışıkla adeta alev aldı ve bu müthiş ışık bütün şehri dakikalarca aydınlattı .
******
MEZHEBE RİAYET
İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Hazretleri “ Mebde’ ve Mead “ risalesinin 30’uncu fıkrasında İmam-ı Azam Hazretlerinin “ Cemaatle namaz kılarken , imama uyanlar Kur’anı Kerim okumazlar .” şeklindeki içtihadı hakkında şöyle yazıyor :
— Madem ki , kıraat namazda farzdır ve Hadis-i Şerifte gelmiştir ki “ Fatihasız olmaz . “ namaz Yani Fatihasız namaz eksiktir . Neden hakiki kıraati bırakıp hükmi olan kıraate karar verdiler ? Bunun sebebini tamamen anlayamadım . Halbuki , Hanefi mezhebinde , imam arkasında kıraate dair açık bir delilin olmasını arzu ederdim . Bununla beraber mezhebe uyarak imam arkasında yine de , Fatiha okumazdım . Zira biliyordum ki mezhepden çıkmak dinsizliktir . “
Nihayet Hak Sübhanehü ve Teala Hazretleri , mezhebe riayetin ( uymanın ) bereketi ile Hanefi mezhebinde imama uyanların kıraati terk etmelerinin iç yüzünü bildirdi . Basiretimde kıraati hükmi ( İmamın okuyup cemaatin susması , yani imamın hem kendi yerine , hem de cemaatin yerine okuması ) gösterildi . Anlaşıldı ki imam ve cemaat hepsi birlikte , bir kişinin namazda Rabbine münacaatta olduğu gibi , münacaata durmuşlardır . ve bu işte imamı öne geçirmişlerdir . Bu zat , istekler aynı olduğu için , hepsinin dili ile arzularını ve ihtiyaçlarını arz eder . Kendilerine reis kabul ettikleri bu kimse onlar için konuşulanların da bu kimse ile , o huzurda beraber bulunmaları edebe aykırı olur . Aynı zamanda padişahın rızasına da uygun değildir . Öyleyse seçtikleri reisin , hepsinin namına ihtiyaçlarını bildirmesi ve arz etmesi şeklinde olan cemaatin hükmi konuşması hakiki konuşmalarından daha iyidir . İmam ile beraber okuyan cemaatin hali de yukarıdaki gibi olup , edepten uzak ve tefrikayı muciptir . Çünkü içtimai cemiyeti bozuyor .
******
OSMANLI TÜRKLERİ
Senenin hiç bir mevsiminde bu milletin ülkesinde ne maskeli balo , ne sokak dansları , ne karnaval eğlenceleri ne de başka yerlerde daima rastlanan gürültülü halk şenlikleri görülür .
Osmanlı Türklerinin milli karakterlerini teşkil eden vakarın , ağırbaşlılığın , durgunluğun tasviri kolay değildir . Dünyada huzur ve sükuna bundan daha müptela bir millet yoktur .
Ne kimseyi rahatsız eder , ne merak gösterir . Biraz fevkalade bir şey , mesela bir ecnebi kıyafeti , garip bir şey tuhaf bir hayvan görecek olursa , biraz durur , soğukkanlılıkla bakar , gülümser ve daha fazla oyalanmaya lüzum görmeyerek yoluna devam eder . Sokakta toplanmak , birini kovalamak , sevinç yahut hayret taşkınlıklarına kapılmak gibi haller için hiç bir Türk şehrinde halk arasında bile hiç bir zaman görülmeyen hareketlerdir . ( Mutadgead Ohsson )