EYNESİL’DE ÇAY (1)
Çocukluğumda, bizim evlerde çay içilmezdi.
Kahvaltımızı daha çok yoğurtlu ayranla yapardık.
Merak edenler için yazayım; büyükçe bir bakır tasa, önce yoğurt koyar, üzerine mısır ekmeği doğrardık.
Onun da üzerine ayran koyup, tahta kaşıkla karıştırdık mı, olurdu sana yoğurtlu ayran…
Ondan sonra da hep birlikte çalardık tahta kaşıkları…
Çay moda olup yaygınlaşınca, yoğurtlu ayranı unuttuk gitti…
Şimdiki gençler anımsamazlar ama, ben içtiğim ilk çayı anımsıyorum.
Konuklar gelmişti…
Anam, galiba Zonguldak yıllarından kalma bir çinko demliğe, o zamanlar ne olduğunu bilmediğim bir miktar çay atıp, üzerine übrükte kaynayan sudan koyup kapağını kapattı…
Odadaki herkes çay uzmanı kesilmişti…
Ben de konuşulanları bir kenardan merakla dinliyordum…
Bir zaman sonra çaylar, irili ufaklı bardaklara doldurulup, birer ikişer kaşık şeker koyulduktan sonra afiyetle içilmeye başlandı…
Çayın kokusu çok hoşuma gitmişti…
Büyükler birer ikişer bardak çaylarını içtikten sonra sıra bize geldi…
Anam, biten demi aşlayarak birer bardak da bize verdi…
Şekeri bol olduğu için zevkle içtik…
Şimdi düşünüyorum da; o gece, bizim çay diye içtiğimiz ılık su, çay kokulu şeker şerbetiydi…
Şimdiki gençler yoğurtlu ayranı bilmedikleri gibi, ilk içtikleri çayları da doğal olarak anımsayamazlar…
Çünkü; onlar, dünyaya gözlerini açtıktan sora, sabahları çay kahvaltıları yaparak büyüdüler…
Ülkemizde çayın öyküsü oldukça uzun olsa da çayın öyküsünü kısaca,
“İktisat Vekaleti temsicisi Zihni Derin, 1923 yılında Rize’nin Müftü Mahallesi’ndeki bir bahçede ilk çayı yetiştirdi. 1937 yılında basit bir imalathanede çay üretti. Daha sonra kendi adı verilen ilk çay fabrikası 1947’de üretime geçti.” biçiminde özetleyebiliriz.
Zihni Derin’le başlayan çay tarımı, ekonomik olarak, önce Rize’de yetiştirilmeye başlandı ve daha sonra da giderek batıya doğru yaygınlaştı…
Çay tarımının ekonomik olarak yapıldığı yerlerden birisi de Eynesil ilçesidir.
Rize bölgesinde hızla yaygınlaşan çay, ilk zamanlar, bazı Eynesilli vatandaşlar tarafından,
bahçelerin kenarlarında hobi olarak yetiştirildi…
Aileler bu çayları ilkel yollarla kurutarak çay ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı…
Babamın amcası Hacı Ahmet Çoban’da bunlardan biriydi.
Kuruttuğu çaylardan bize de verirdi.
Çay kurutulurken acı suyu iyice çıkarılmadığı için olsa gerek, o çaylar biraz acı olurdu…
1970’lerden sonra mısır tarlaları ve fındık bahçeleri giderek çay bahçelerine dönüştü.
Çay para etmeye başlayınca, ilk zamanlar çay ekmek istemeyen insanlar da giderek bahçelerini çaylığa dönüştürmeye başladılar…
Hatta ormanlar kesilerek çaylık durumuna getirildi…
Artık çay Eynesil halkının hayatına girmişti…
Çay işi iyiydi de, üretim arttıkça, çay üreticileri alım yerlerinde sorunlar yaşamaya başladılar…
Bu sıkıntılar yaşanırken, 1978 yılı baharıydı galiba,
Gümrük Tekel Bakanı Tuncay Mataracı Eynesil’e geldi…
Bakan da Eynesil halkına çay fabrikası sözü verdi…
Fakat hükümetin ömrü kısa sürünce fabrika işi yattı.
Daha sonra Kenan Evren’in darbesi oldu. Seçimden sonra Turgut Özal başbakan oldu…
Bu dönemde üreticiler, çay verirken daha çok zorluklar yaşamaya başladı…