DOLAR 32,3610
EURO 34,9649
ALTIN 2.325,21
BIST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Giresun 18°C
Açık
Giresun
18°C
Açık
Cts 19°C
Paz 20°C
Pts 22°C
Sal 20°C

MOLA VERELİM DEDİK AMA (6)

22.02.2022
86
A+
A-

Geçen haftaki yazımızı, “Tarih denizindeki sörfümüze devam ediyoruz…” diye bitirmiştik.
Bu cümleden yazının devam edeceğini anlamışsınızdır.
Yazıya başlamadan önce, yazılarımda gazetede çıktıktan sonra fark ettiğim yazım hataları üzerine birkaç söz söylemek istiyorum.
Bu hatalar çok önemli olmasalar da benim gibi titiz biri için, çoğu zaman stres nedeni oluyor…
Siz okuyucuların, böyle bir durumları anlayışla karşılayacağından emin olmama karşın yine de oldukça etkileniyorum…
Her defasında keşke, erinmesem de gazeteye göndermeden önce yazıyı, son bir defa daha gözden geçirseydim diye hayıflanıyorum…
Aslında, hepimiz de biliyoruz ki; ne kadar dikkatli olursak olalım, bu tür hatalar, hayatın her alanında ve her zaman olabiliyor…
O zaman iş, siz değerli okurların anlayışına kalıyor…
Yapacak bir şey yok!
Yetki sizde; ister algılarsınız, ister yargılarsınız…
Her iki duruma da saygı da kusur etmeyiz.
Öyleyse, geçebiliriz.
“Tarih denizindeki sörfümüze devam ediyoruz…” dediğimizi unutmadık; o zaman devam edelim.
Konumuza Alman arkeolog, Hugo Wincler’den bir alıntıyla girelim:
“Kültür yaratmış uluslar ırk bakımından asla saf değildirler; aksine, her çağda kültür hep çeşitli ırkların az ya da çok karışımından oluşan bir birikimin ürünü olmuştur.”
Bu alıntıdaki mesajı alabilmek için, yeterli bir birikime gereksinim olduğu açıktır.
O birikim yoksa; buradaki cümle, sıradan bir cümle olmaktan ileri gitmez….
Biz göre de işin asıl acı olan tarafı bu…
Her türlü bilgi ve özellikle de tarihsel bilgi bu tip insanların sırtında gereksiz bir yük olmaktan başka bir işe yaramamaktardır…
Ülke olarak yaşadığımız birçok sıkıntının en büyük nedenlerinden biri de bu kültürel birikimsizlik sorunudur…
Biraz dikkatli olan okuyucuların anladığını düşündüğüm için, bu konuyu başka bir yazıda anlatabilmek umuduyla burada noktalıyorum.
Buraya kadar değindiğim her konu, uzaktan veya yakından yöremiz tarihine ışık tutacak biçimde seçilmiş ve anlatılmaya çalışılmıştır…
Bunun ne kadar zor olduğunun bilincindeyim…
Başarabilir miyim?
Pek sanmıyorum.
Ama buna karşın, meraklı birilerine örnek olabilirim diye, deniyorum…
Bunu başaracak olanlar ise, bilim ateşiyle yanıp tutuşan genç ve yetenekli kardeşlerimizdir.
Buradan o genç arkadaşlarımıza sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Hep böyledir; sorumluluk isteyen, sıkıntılı durumlarda top başkasına atılır.
Galiba bu kez de öyle oldu!
Görünen köy kılavuz istemezmiş, kara göründü, galiba sörfümüzün sonuna yaklaştık.
Elin sörf dediğine bizim Eynesil’de viya denir, elin sörf yaptığı o dalgalı denizde biz viya yaparız.
Bilenler bilir; o azgın dalgalarda viya yapmak pek akıl işi olmasa da çok heyecan vericidir…
Dalganın olmadığı denizde viya yapılmaz…
Galiba viya yaptığımız tarih denizini iyice tohtadı…
Artık bu denizde viya yapsan da bir zevk alamazsın.
Yöremiz tarihi ile ilgili daha ne anlatabilirim diye düşünürken, aklıma gelenler daha önce başka yazılarımda sizinle paylaştığım bilgiler.
Anlatsam tekrara düşeceğim, onun için, yazıyı daha fazla uzatmaya gerek yok sanıyorum.
Bitirmeden, bu yazı dizisini hazırlarken dikkatimi çeken ve sizin de ilginizi çekeceğini umduğum bir noktaya değinmek istiyorum.
Acaba Eynesil, Görele, Çanakçı insanı(az sonra bunlardan biz olarak söz edeceğim) Osmanlı’nın hangi fetihlerine ve hangi savaşlarına katıldılar hiç düşündünüz mü?
Ben düşündüm, bir gün bu konuyu da yazarız.
Tadımlık olarak aklıma gelen bir iki savaşı sorayım:
Sizce, biz, Osmanlı Ordusu’ yla birlikte Niğebolu Savaşı’na katıldık mı?
Düşünmeden hayır, diyebiliriz. Çünkü; o devirlerde bu yöre daha Osmanlı hakimiyetine girmemişti.
Ya 1.Kosova ve 2. Kosova Savaşları’nda var mıydık?
Yanıt yine kolay, o sıralarda da Osmanlı hakimiyetine değildi bu yöre.
Gelelim İstanbul’un Fethi’ne; bizimkiler bu fetih ordusunda var mıydı sizce?
Bu sorunun yanıtını da size bırakıyorum.
Biraz düşünün bakalım!
Bu soruyla birlikte, sörf yapmak için girdiğimiz çok dalgalı tarih denizindeki maceramız, burada sona eriyor.
Başka maceralarda buluşmak dileğiyle.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.