NAKARAT DEYİP GEÇEBİLİR MİYİZ? (2)
“Kara basma iz olur,
Kız kunduran toz olur.
Gündüz gelme gece gel,
Eller duyar söz olur.
Hop ninnayı ninnayı
Gel oynayı oynayı”
Bayburt yöresi.
“Ayağıma kum doldu,
Atmaya kürek gerek.
Bazlı yarın yanında,
Yatmaya yürek gerek.
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay malım nanay”
Antep yöresi.
“Bahçelerde börülce,
Oynar gelin görümce.
Oynasınlar bakalım,
Bir araya gelince.
Hişt mori ye le lelli yar Ninna ninnam
Çık mori yele lelli yar ninimam”
Tekirdağ yöresi.
“Giresun’un evleri,
Şıma ile kaynama.
Kız benimle oynadın.
Başkasıyla oynama.
Ninnay aslanım ninnay
Ninnay a gülüm ninnay.”
Giresun yöresi.
“Kalenin bedenleri(Yar yar yar yaryandım)
Koyverin gidenleri( Nina nay canım nine nay nay)
İpek mendil bürünmüş( Yar yar yar yandım)
Niksar’ın fidanları (Nina nay canım nine nay nay)
Hoppa ninna nina nay nina nay
Nina nay canım da ninna nay nay.
Niksar yöresi.
“Menevşe koymuşlar gülün adını,
Almadım dünyadan ben muradımı.(Vay vay)
Amanın ninnah ninnah esmerim vay vay
Ben ölürsem garip koyun adımı.(Vay vay)
Amanın ninnah ninnah esmerim vay vay.
Kırıkkale yöresi.
Nakaratları benzer olan başka türküler de var ama sanırım bu kadarı yeter.
…
Gelelim bu türkülerin nakaratlarında geçen anlamsız gibi görünen sözcüklere:
Ninni, ninna, nanay, ninnay, ninna, ninnah, ninni, hoppa…
Acaba bu sözcükler sanıldığı gibi gerçekten anlamsız sözcükler mi?
Yoksa daha önceki kültürlerden halk ezgileri aracılığı ile günümüze kadar gelen çok değerli kalıntılar mı?
Şimdiye kadar okuduklarım ışığında, önceki uygarlıklardan günümüze kalan kültürel malzemelerin hiçte az olmadığını, rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu kültürel devamlılığın çok güzel bir örneğini Mevlüt Kaya hocamdan vermek istiyorum.
Mevlüt hocam:
” ‘Hurra’ Hitit Boğa Tanrısıdır. İnekler tohumlanırken ‘Hurra, re re…’ şeklinde öküzlere arka çıkılması, Hurra’dan yardım istemek içindir” diyor.
Sümerlerden kalma bir tapletten ise, tanrıça İnanna’nın sazlıkta kaybolan çocuğunu ağıt yakarak aradığını öğreniyoruz.
Bu arada “Ninni”, “Nine” sözcüklerinin tanrıça İnanna’nın ardından geldiğini söyleyen uzmanlar olduğunu da ekleyelim..
Örnekleri çoğaltmak olasıdır, fakat biz bu iki örnekle yetinelim.
Bu örnekleri verdikten sonra, şimdi de Sümer, Asur ve Hitit tanrıçalardan bazılarını görelim:
Anunna, İnanna, Nanna, Ninnu, Ninurta, Nina, İnnar, Arinna…
O dönemlerin dinleri çok tanrılı dinlerdi. Neredeyse her doğa olayından sorumlu bir tanrıları vardı.
İnsanlar, yılın belirli zamanlarında tapınaklarda veya kutsal bildikleri mekanlar da şenlikler düzenlerler, şarkılar eşliğinde dans ederlerdi…
Bu şenlikler uzun yıllar belleklerden çıkmaz, söylenen şarkılar kutsal kabul edildiği için unutulmazlar kuşaktan kuşağa aktarılırlardı…
Nakaratlarda geçen sözcüklerle tanrı veya tanrıça adlarının birbirlerine ne kadar çok benzediğini sizde fark ediyorsunuz herhalde…
Benim kanaatime göre; türkülerimizin nakarat bölümlerinde geçen, anlamsız olarak değerlendiğimiz o sözcükler, şenliklere de tanrılar veya tanrıçalar için söylenen şarkıların günümüze kadar gelmiş kalıntılarıdır.
Yazımı bitirirken, bu konuda son sözümü söylemediğimi de belirtmek isterim.