SANA BİR SUALİM VAR ELİCEK DAĞI (1)
Bu yazıya, kısa bir süre önce kaybettiğimiz, Harşit Vadisi tarihinin gönüllü ve yetkin araştırmacısı, değerli insan Ekrem Ünlü’yü yadederek başlamak istiyorum.
Ruhu şad olsun.
Sizlere, yedi hafta süren, “BİZİ DE GÖRÜN DİYE HAYKIRAN BİR YÖRE” adlı bir yazı dizisi sunmuş ve dizinin son bölümünü,
“Şeyh Cüneyt’in ve yandaşlarının bu yörede bir süre yaşadığına işaret eden izler yalnızca bu yazdıklarım mı?
Sanmam; yörede ve belgeliklerde(arşivlerde) yapılacak araştırmalar, büyük bir olasılıkla bize, çok daha aydınlatıcı bilgiler sunabilecektir…
Bu araştırmaları kim veya kimler yapacak?” diye, bitirmiş ve 20/03/2021 tarihinde paylaşmıştım.
Aradan neredeyse bir yıl geçmiş…
Söylediğim o yazıları yazarken, en büyük yardımı(katkıyı), Ekrem Ünlü’den almıştım.
O sırada yapmış olduğumuz telefon görüşmelerini kayıt altına almadımsa da-aslında bu işin nasıl yapıldığını bilmiyorum- çoğu hala belleğimdedir.
O sıralar, taslak olarak yazdığım bazı yazıları hesabımda paylaşıp, arkadaşların değerlendirmelerine sunuyordum.
Ekrem Ünlü, o paylaşımlarımdan birinin altına, çok değerli bilgiler sunan, kısa bir yorum yaptı.
Yazdığım konu ile direk ilişkisi olmadığı için, o bilgileri kullanmak istememiştim.
Artık bu bilgileri, kendime saklama hakkına sahip olmadığımı düşünüyorum.
İşte o yorum:
” Nasip olursa, bu yaz beraberce oraları gezeriz.
Bir de hocam, Kayabaşı Yaylası’nın altında(ki) kayanın gövdesine oyularak yapılmış beş/altı tane ev var. Yerden yüksekliği, yaklaşık 30 m(e)t(re).
Basamak, merdiven gibi kayanın gövdesine yukarı yol yapmışlar.
(Evlerin) her biri 15/20 m(etrekare) evler.
Altında, evlere çıkılan yerde de boydan boya taş döşemişler.
Bizim bölgemiz inanılmaz tarihi zenginliklerle dolu ama kim uğraşacak(?)”.
Bu yorumda yedi cümle var ama, bu yedi cümle, benim açımdan kocaman bir kitap değerindedir.
Şimdilik bu yorumu kayıt altına almış olalım.
Gerisi nasıl olsa gelir.
Asıl beni hüzünlü bir sorumluluk altına sokan kısım, yorumu yazarken kurduğu ilk cümle.
Bu cümle, o gönlü zengin kardeşimin verdiği en son ve en değerli hediyedir benim için.
Ne diyordu o cümlede?
” Nasip olursa, bu yaz beraberce oraları gezeriz.”
Bu cümleyi yazarken gözlerim dolu dolu oluyor…
Nasıl olmasın?
Kendisini son olarak; Sinan Kılıç, Eşref Bodur’la birlikte ziyaretine gitmiş ve kırk yıllık dostlar gibi sohbet etmiştik…
Bu dostluğun uzun yıllar süreceğini düşünürken, aramızdan ayrıldığını öğrendik…
Allah rahmet eylesin…
” Nasip olursa, bu yaz beraberce oraları gezeriz.” dediği gezi ise, bir vasiyet olarak kaldı.
Nasip olursa, bu yaz ilk işim, arkadaşlarla bu geziyi gerçekleştirmek…
Eğer gerçekleştirebilirsek o gezide de gezdiğimiz yerlerden çok şeyler öğreneceğimizi umuyorum.
Gelsin bakalım o günler, diyelim ve dönelim yazının başına.
“BİZİ DE GÖRÜN DİYE HAYKIRAN BİR YÖRE(7)” adlı yazıyı, “Şeyh Cüneyt’in ve yandaşlarının bu yörede bir süre yaşadığına işaret eden izler yalnızca bu yazdıklarım mı?” diye bitirdiğimi yazının başında da belirtmiştim.
Galiba bu konularda çok şanslıyım.
Yine, aradığım izlerden birini, gökte ararken yerde bulmuştum.
Yazmazsam olmazdı…
Onu da haftaya okuyacaksınız.