XVlll. YÜZ YILIN İLK YARISINDA GÖRELE (1)
Son okuduğum kitap, Dr. Şaban Bayrak(196 İspir doğumlu)’ın “ANADOLU’DA EŞKIYALIK OLAYLARI(XVlll. YÜZ YILIN İLK YARISI 1700 -1750” adlı kitabı.
Kitap lQ KÜLTÜR SANAT YAYINLARI tarafından 2015 yılında yayımlanmış.
Kitapta, Görele ve çevresinde yaşanan eşkıyalık olayları ile ilgili yeni ve ilginç bilgiler var.
Sizin de ilginizi çekeceğini umduğum bu bilgileri, elimden geldiğince anlaşılır bir biçime getirip paylaşmaya çalışacağım.
Ama önce, iki kısa bilgi vermek istiyorum.
Bu bilgilerin ilki, Hanefi Bostan’ın “Harşit Tarihi” adlı kitabından:
“1682 yılında Akçalı, Araköy, Arpacık, Beytarlası, Beşir, Tilkice, Elmacık, Gelevera, Gönderi, Harid, Karaçukur, Karadere maa Karma Köy, Kargakayası, Kılan, Kızılcadam, Sarıbaba, Söğüdöni ve Uluköy köyleri Yavabolu nam-ı diğer Görele Kazasına bağlı idi.” (Sayfa:29-30)
Gördüğünüz gibi; 1682 yıllarında Görele Kazası’na bağlı köyler, bu günkü köylerden oldukça farklı.
Sanırım o tarihlerde bugünkü Görele ve batı tarafının köyleri Tirebolu toprağıdı…
Vereceğim ikinci bilgi ise; 1758’den önce, Görele’nin merkezi, bugünkü Beşikdüzü Limanı çevresindeki Yobul(Denizli) bölgesiydi.
Adı da, “Yevebol nam-ı diğer Görele” idi.
Bu açıklamalardan sonra not aldığımız bilgileri paylaşmaya başlayabiliriz:
“Görele Kalesi’nde türeyen bir grup eşkıya, etraftaki ‘Türedi eşkıya’ ile ittifak edip, ahalinin ırz ve mallarına tasallut ederler.
Eşkıya teftişine memur Ali Çavuş, görevlilere eşkıyanın üzerine vardığında, Görele Kazası ahalisi itaat edip, 8 kese nezir etmeyi taahhüt ederler.
Buna rağmen, Esbiye Köyü’nden Sinicioğlu Halil, Ali Kethudaoğlu İbrahim, Uzun Hamza, İlyaslı Köyü’nden İbrahim Kethuda, Ramazan, Tirebolu Kazası’na bağlı Karakaya(Ortacami Ş. Ç.) Köyü’ neden Deli Ali vs. hevalarına tabi dört beş bin eşkıyayı başlarına cem ve ‘adet-i müstemirreleri’ üzere eşkıyalığa başlayınca, Nisan 1707’de tekrar eşkıyanın tedibi istenmiştir.
Bu esnada teftiş istenen üç yüzden fazla eşkıya da, Bayramlı(Ordu. Ş. Ç.) Kazası’nda türeyip yolları keserek, yolcuları ve bir grup sof(ince ipek kumaş. Ş. Ç.)tüccarını soymuşlardır.” (Sayfa: 229)
Metinde, ‘Nisan 1707’de tekrar eşkıyanın tedibi istenmiştir’ dendiğine göre, eşkıyalığın yörede bu tarihten çok daha önce başladığını anlayabiliyoruz.
Bazı eşkıya reislerinin Kethüdaoğlu veya bizzat kethüda olması dikkat çekicidir.
Kethüda, bilindiği gibi, Osmanlı döneminde, varsıl kimselerin ya da devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, demektir.
Yorum sizin…
“1719 yılında eyalet mutasarrıflarının seferde olmasını fırsat bilen bazı yeniçeri ve mütegallibeler himayelerinde eşkıyalarla, Trabzon, Giresun ve Ordu taraflarında büyük karışıklıklara sebep olurlar.
Eşkıya reisleriden Trabzonlu Hasan, Ağaoğlu El-Hac Osman, oğlu İbrahim Ağa, Bayrakağası Ekizoğlu Osman, Giresunlu Bayrakağası Toramanoğlu Ahmet, Bayrakağası El-Hac Fazlı oğlu Hasan, Voyvoda oğlu Bayrakağası Mehmet, Giresun Dizdarı Hasan vs. kimselerin himayesindeki yüzlerce eşkıya, yolları kesip çarşı pazarı basarak yağmalamak gibi birçok eşkıyalık yaparak, halkın perişanlığına ve etrafa dağılmalarına yol açmışlardır.
Eşkıyalar yakalanmak istendiğinde hamilerine sığındıklarından bu mümkün olmamıştır.
Eşkıyalar hakkında defalarca şikayet gönderilince, Erzurum Valisi Mustafa Paşa, eşkıyayı tedip önemli bir kısmını cezalandırmaya muvaffak olursa da, bir çoğu firar ederek kurtulur.
Bir süre sükunet sağlanır, ancak Mustafa Paşa’nın bölgeden ayrılması üzerine, saklanmış olan Eşkıyalar tekrar ortaya çıkarak şekavetlerine devam edince, bu kez Erzurum’a yeni vali olan Abdullah Paşa eşkıyayı tedibe memur olur(Ekim 1719).” (Sayfa: 101-102)
Eşkıya reisleri Dizdar, Bayraktarağası, Voyvoda oğlu olursa, devletin içine düştüğü durumu varın siz hesap edin…